LASTİK İŞ

BALIK MEZATINDA BİR SABAH

Kocaeli 29.01.2014 - 23:22, Güncelleme: 31.05.2021 - 18:15
 

BALIK MEZATINDA BİR SABAH

Her ticari sektörün, kendine has geleneği ile bu geleneğin oluşturduğu kültürü vardır. Üç yanı denizle çevrili olan bir iç denize, iki boğazı, sayısız göl ve akarsuyu ile balık varlığı ve balıkçılık bu kültürün ana kaynağıdır. Tatlı su balıkçılığı ile balık üreticiliği sektörün küçük bir bölümüdür. Balıkçılık denince akla gelen elbette deniz balıkçılığıdır.

H.İhsan SÖNMEZ Balığın değerli bir besin olduğunu sanırım bilmeyen yoktur. Deniz balıkçılığı yasa, yönetmelikler ve bunu denetleyen kurumlarıyla, kurallar çerçevesinde yapılır. Yapılması gerekir. Amatör olta balıkçılığı ile kıyı balıkçılığını bir kenara koyarsak, besin değeri kadar ekonomik değeri de olan balık, av aşamasından pişirilme aşamasına kadar büyük emek isteyen  sektördür.  Bir sabah, balıkçılıkta çok önemli bir role sahip, balığın fiyatının ve satışının gerçekleştiği sektörün kalbine girdim. Ereğli Balık Hali ya da halk tabiriyle mezatına.   Sabaha karşı saat üç. Herkes derin uykusundayken hummalı bir çalışmanın başladığı yer. İzmit-Yalova Karayolu üzerinde Karamürsel’e bağlı,  balıkçıları, mezatı ve balık lokantalarıyla ünlü bir belde Ereğli.  Yalova’ya gidişe göre son trafik ışıklarından sağa girdiğinizde, sahilde ilk karşılaştığınız bina, mezatın yapıldığı yer. Balıkçıktan ekmek yiyenlerin kalbinin attığı yer  işte burası. Bir tür balık borsası. Marmara bölgesinde;  işlev  ve büyüklük olarak İstanbul Kumkapı, Bursa mezatından sonra en önemli merkez. Konumu nedeniyle Türkiye balık mezatlarından en önemlisi de denebilir. Yalova, Bursa, Kocaeli-Kandıra-Hereke,  İstanbullu profesyonel balıkçılar, tekne ve gırgırlarla tuttukları balığı sabaha karşı hale ulaştırıyor. Erken gelenlerde var ama yoğunluk sabaha üçten sonra başlıyor. Marmara’da avlanan balıkçılar, Yalova  ve diğer çıkarma noktalarına tekneleri yanaştırarak, kasalara doldurulan balıkları, kapalı ya da açık kamyonetlerle mezata sevk ediyor. Kandıra bölgesinden de aynı şekilde sevkiyat yapılıyor. Ereğlili ya da Körfez kıyısının balıkçıları ise hemen mezat iskelesine yanaşarak tutulan balıkları indiriyorlar. Küçük sandallarla ağ atarak ya da oltayla avlanan yerli balıkçılarda, tutulan balıkları aynı şekilde getiriyor. Balık komisyonculuğu yapan altı şirket var.  Bunların sahipleri Ereğlili. Asıl iş onlarda.  Komisyoncularda elli atmış kişi çalışıyor.  Her balıkçının anlaştığı bir komisyoncu var. Komisyoncularında balıkçı tekneleri olduğunu öğrendim. Zaten  onlarda balıkçı.  Böylece  balıklar hale indikten sonra ilk işlem tamamlanıyor. Balığı teslim alan komisyoncular, balıkların kaydını tutmaya başlıyor. Bakıyorsunuz iskeleye bir tekne yanaşıyor balıklar iniyor. Kamyonetlere yükleniyor. Mezatın önünde vızır vızır  trafik. Gelen araçlardan kasa kasa balıklar inmeye devam ediyor.  Mezat lokantası ağzına kadar dolu. Çorbasını, çayını içen çalışmaya devam ediyor. Kimisinin ayağında çizme elinde hortum balıkları ıslatıyor. Sınıflandırıyor. Yeniden kasalıyor. Bir kısmı ellerinde çekçeklerle  yirmiye elli mezat alanında temizlik yapıyor. Kimisi komisyoncu bürolarında hesap kitap peşinde. Kimisi elinde bloknot, kasaların başında kimin getirdiğini ve kasa adetlerini not ediyor. Yani herkesin yaptığı bir iş var. Saat beşe doğru kalabalık gittikçe artıyor. Semt balıkçıları, balık lokantalarının sahipleri, çalışanları, balık satan çok sayıda esnaf mezata geliyor. Kimisi gelen balıkları inceliyor. Fiyatlar kontrol ediliyor. Fiyat hale gelen balık miktarıyla orantılı. Ne kadar fazla balık gelirse kasa fiyatı o kadar düşüyor. Ne kadar az balık o kadar pahalı. Sistem böyle çalışıyor. Saat altı mezatın en yoğun olduğu saat. Komisyoncu bürolarının hizasında dizilen kasaların başına yığılıyor. Açık artırma başlıyor. Balık kasa işi satılıyor. Belirlenen taban fiyatın üzerine en çok artıran, o kasayı satın alıyor. Kasa satıldıktan sonra diğer kasaya geçiliyor. Artırmayı bir kişi yönetiyor. Balığa alan kayıtlara geçiyor. Alan kişide balıkları kendi aracına yüklüyor. Bir komisyoncuda satış tamamlandıktan sonra diğerine geçiliyor. Kimi alıcı fiyatı pahalı buluyor. Balık almadan dönüyor. Benim izlediğim gün balık çok pahalıydı. Sözgelimi kasası otuz kırk lira olan istavrit yüz liranın üzerinde alıcı buldu. Tek tek satılan iri balıklar vardı. Aldığım bilgiye göre, satılamayan balık olursa; Bursa başta Başiskele olmak üzere diğer mezatlara sevk ediliyordu. Samsun mezatına dahi sevk yapıldığı söyleniyordu. Balık çok fazla olursa buzhanelerde depolanıyordu. Merakımı gidermek için bir komisyoncuya, satıştan sonra para tesliminin nasıl yapıldığı sordum. O sistemde şöyle işliyordu. Bütün komisyoncular oraya gelenleri tanıyordu. Balığı alanı hemen kayıtlara geçiyor. Parasını büroda ya ayaküstü hemen ya da veresiye yöntemle ertesi gün teslim alıyorlardı. Ellerinde her gün için tuttukları isim ve para miktarları listeleri vardı. Konuyu ben bilmesem de oradaki herkes; neyi, nerede, ne zaman yapacağı ve ne ödeyeceğini çok iyi biliyordu. Ne tür balıklar vardı derseniz? Ne yoktu ki demek daha doğru. Hamsi, istavrit, lüfer, sarıkanat, levrek, zargana, barbun, tekir, kalkan, iskorpit, karides, Jumbo karides ve ismini bilmediğim daha bir sürü balık. Köpekbalığı bile vardı. Bunlarda satılıyor mu? Diye sordum. Genellikle onları balıkçı esnafı tezgahları ilgi çeksin diye şov amaçlı alıyordu. Önemli bir konu daha vardı. Bu mezat kontrol ediliyor, denetleniyor muydu? Öğrendiğim kadarıyla, bütün bu işlemler su ürünleri mühendisi bir devlet görevlisinin denetiminde yapılıyordu. Sık sıkta su ürünleri görevlileri baskınlar yapıyordu. O an aklıma Değirmendere cumartesi pazarı geldi. Mezatta durum böyle ise; o küçük küçük çinekop, hamsi, istavritler nasıl oluyordu da tezgahlarda yerini alabiliyordu? Bu ihlal, bir soru işareti olarak aklımda kaldı. Dikkatimi çeken bu konu, ilgisi olan diğer yetkililerinde aklında kalsa iyi olacaktı. Sabaha karşı üçte başlayan sabah sekizde sona eren bir balık mezatını izledim. Fotoğraflar çektim. Sonuç olarak; balık olağanüstü bir besin kaynağı. Denizde ne kadar çoksa balık; mezata gelen balık da o kadar fazla olabilir. Genel olarak gelen balık miktarı çok düşük. Bu denizlerimizdeki balık varlığının azlığına işaret. Tezgahlarda gördüğüm küçük balıklarda avlanma kurallarına uyulmadığı gösteriyor. Daha ucuz ve çok balık yiyebilmek için, avlanmaktan başlamak üzere balıkçılığın her aşamasında, bu işle uğraşanların kurallara uyması, vatandaşın da avlanması yasak balıkları satın almaması gerekiyor. Bundan daha önemli olansa; denizlerimizde balık varlığını tehdit eden kirlilik. Eğer böyle giderse, Ereğli mezatında bir gün, balık yerine hayat damarlarımızdan birini açık artırmaya çıkarabiliriz. Herkesi duyarlı olmaya davet ederken, memleketimin kurallara uyan bütün balıkçılarını saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Haydi rast gele... Balığınız ve kazancınız bol olsun.    
Her ticari sektörün, kendine has geleneği ile bu geleneğin oluşturduğu kültürü vardır. Üç yanı denizle çevrili olan bir iç denize, iki boğazı, sayısız göl ve akarsuyu ile balık varlığı ve balıkçılık bu kültürün ana kaynağıdır. Tatlı su balıkçılığı ile balık üreticiliği sektörün küçük bir bölümüdür. Balıkçılık denince akla gelen elbette deniz balıkçılığıdır.

H.İhsan SÖNMEZ


Balığın değerli bir besin olduğunu sanırım bilmeyen yoktur. Deniz balıkçılığı yasa, yönetmelikler ve bunu denetleyen kurumlarıyla, kurallar çerçevesinde yapılır. Yapılması gerekir. Amatör olta balıkçılığı ile kıyı balıkçılığını bir kenara koyarsak, besin değeri kadar ekonomik değeri de olan balık, av aşamasından pişirilme aşamasına kadar büyük emek isteyen  sektördür.  Bir sabah, balıkçılıkta çok önemli bir role sahip, balığın fiyatının ve satışının gerçekleştiği sektörün kalbine girdim. Ereğli Balık Hali ya da halk tabiriyle mezatına.  

Sabaha karşı saat üç. Herkes derin uykusundayken hummalı bir çalışmanın başladığı yer. İzmit-Yalova Karayolu üzerinde Karamürsel’e bağlı,  balıkçıları, mezatı ve balık lokantalarıyla ünlü bir belde Ereğli.  Yalova’ya gidişe göre son trafik ışıklarından sağa girdiğinizde, sahilde ilk karşılaştığınız bina, mezatın yapıldığı yer. Balıkçıktan ekmek yiyenlerin kalbinin attığı yer  işte burası. Bir tür balık borsası.

Marmara bölgesinde;  işlev  ve büyüklük olarak İstanbul Kumkapı, Bursa mezatından sonra en önemli merkez. Konumu nedeniyle Türkiye balık mezatlarından en önemlisi de denebilir. Yalova, Bursa, Kocaeli-Kandıra-Hereke,  İstanbullu profesyonel balıkçılar, tekne ve gırgırlarla tuttukları balığı sabaha karşı hale ulaştırıyor. Erken gelenlerde var ama yoğunluk sabaha üçten sonra başlıyor.

Marmara’da avlanan balıkçılar, Yalova  ve diğer çıkarma noktalarına tekneleri yanaştırarak, kasalara doldurulan balıkları, kapalı ya da açık kamyonetlerle mezata sevk ediyor. Kandıra bölgesinden de aynı şekilde sevkiyat yapılıyor. Ereğlili ya da Körfez kıyısının balıkçıları ise hemen mezat iskelesine yanaşarak tutulan balıkları indiriyorlar. Küçük sandallarla ağ atarak ya da oltayla avlanan yerli balıkçılarda, tutulan balıkları aynı şekilde getiriyor.

Balık komisyonculuğu yapan altı şirket var.  Bunların sahipleri Ereğlili. Asıl iş onlarda.  Komisyoncularda elli atmış kişi çalışıyor.  Her balıkçının anlaştığı bir komisyoncu var. Komisyoncularında balıkçı tekneleri olduğunu öğrendim. Zaten  onlarda balıkçı.  Böylece  balıklar hale indikten sonra ilk işlem tamamlanıyor.

Balığı teslim alan komisyoncular, balıkların kaydını tutmaya başlıyor. Bakıyorsunuz iskeleye bir tekne yanaşıyor balıklar iniyor. Kamyonetlere yükleniyor. Mezatın önünde vızır vızır  trafik. Gelen araçlardan kasa kasa balıklar inmeye devam ediyor.  Mezat lokantası ağzına kadar dolu. Çorbasını, çayını içen çalışmaya devam ediyor. Kimisinin ayağında çizme elinde hortum balıkları ıslatıyor. Sınıflandırıyor. Yeniden kasalıyor. Bir kısmı ellerinde çekçeklerle  yirmiye elli mezat alanında temizlik yapıyor. Kimisi komisyoncu bürolarında hesap kitap peşinde. Kimisi elinde bloknot, kasaların başında kimin getirdiğini ve kasa adetlerini not ediyor. Yani herkesin yaptığı bir iş var. Saat beşe doğru kalabalık gittikçe artıyor. Semt balıkçıları, balık lokantalarının sahipleri, çalışanları, balık satan çok sayıda esnaf mezata geliyor. Kimisi gelen balıkları inceliyor. Fiyatlar kontrol ediliyor. Fiyat hale gelen balık miktarıyla orantılı. Ne kadar fazla balık gelirse kasa fiyatı o kadar düşüyor. Ne kadar az balık o kadar pahalı. Sistem böyle çalışıyor.

Saat altı mezatın en yoğun olduğu saat. Komisyoncu bürolarının hizasında dizilen kasaların başına yığılıyor. Açık artırma başlıyor. Balık kasa işi satılıyor. Belirlenen taban fiyatın üzerine en çok artıran, o kasayı satın alıyor. Kasa satıldıktan sonra diğer kasaya geçiliyor. Artırmayı bir kişi yönetiyor. Balığa alan kayıtlara geçiyor. Alan kişide balıkları kendi aracına yüklüyor. Bir komisyoncuda satış tamamlandıktan sonra diğerine geçiliyor. Kimi alıcı fiyatı pahalı buluyor. Balık almadan dönüyor. Benim izlediğim gün balık çok pahalıydı. Sözgelimi kasası otuz kırk lira olan istavrit yüz liranın üzerinde alıcı buldu. Tek tek satılan iri balıklar vardı. Aldığım bilgiye göre, satılamayan balık olursa; Bursa başta Başiskele olmak üzere diğer mezatlara sevk ediliyordu. Samsun mezatına dahi sevk yapıldığı söyleniyordu. Balık çok fazla olursa buzhanelerde depolanıyordu.

Merakımı gidermek için bir komisyoncuya, satıştan sonra para tesliminin nasıl yapıldığı sordum. O sistemde şöyle işliyordu. Bütün komisyoncular oraya gelenleri tanıyordu. Balığı alanı hemen kayıtlara geçiyor. Parasını büroda ya ayaküstü hemen ya da veresiye yöntemle ertesi gün teslim alıyorlardı. Ellerinde her gün için tuttukları isim ve para miktarları listeleri vardı. Konuyu ben bilmesem de oradaki herkes; neyi, nerede, ne zaman yapacağı ve ne ödeyeceğini çok iyi biliyordu.

Ne tür balıklar vardı derseniz? Ne yoktu ki demek daha doğru. Hamsi, istavrit, lüfer, sarıkanat, levrek, zargana, barbun, tekir, kalkan, iskorpit, karides, Jumbo karides ve ismini bilmediğim daha bir sürü balık. Köpekbalığı bile vardı. Bunlarda satılıyor mu? Diye sordum. Genellikle onları balıkçı esnafı tezgahları ilgi çeksin diye şov amaçlı alıyordu.

Önemli bir konu daha vardı. Bu mezat kontrol ediliyor, denetleniyor muydu? Öğrendiğim kadarıyla, bütün bu işlemler su ürünleri mühendisi bir devlet görevlisinin denetiminde yapılıyordu. Sık sıkta su ürünleri görevlileri baskınlar yapıyordu. O an aklıma Değirmendere cumartesi pazarı geldi. Mezatta durum böyle ise; o küçük küçük çinekop, hamsi, istavritler nasıl oluyordu da tezgahlarda yerini alabiliyordu? Bu ihlal, bir soru işareti olarak aklımda kaldı. Dikkatimi çeken bu konu, ilgisi olan diğer yetkililerinde aklında kalsa iyi olacaktı.

Sabaha karşı üçte başlayan sabah sekizde sona eren bir balık mezatını izledim. Fotoğraflar çektim. Sonuç olarak; balık olağanüstü bir besin kaynağı. Denizde ne kadar çoksa balık; mezata gelen balık da o kadar fazla olabilir. Genel olarak gelen balık miktarı çok düşük. Bu denizlerimizdeki balık varlığının azlığına işaret. Tezgahlarda gördüğüm küçük balıklarda avlanma kurallarına uyulmadığı gösteriyor. Daha ucuz ve çok balık yiyebilmek için, avlanmaktan başlamak üzere balıkçılığın her aşamasında, bu işle uğraşanların kurallara uyması, vatandaşın da avlanması yasak balıkları satın almaması gerekiyor. Bundan daha önemli olansa; denizlerimizde balık varlığını tehdit eden kirlilik. Eğer böyle giderse, Ereğli mezatında bir gün, balık yerine hayat damarlarımızdan birini açık artırmaya çıkarabiliriz. Herkesi duyarlı olmaya davet ederken, memleketimin kurallara uyan bütün balıkçılarını saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Haydi rast gele... Balığınız ve kazancınız bol olsun.

 

 


Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yenigolcuk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.