LASTİK İŞ

GENLİ'NİN MAKETLERİ GÖZ KAMAŞTIRIYOR

Gölcük 29.02.2020 - 18:24, Güncelleme: 31.05.2021 - 18:16
 

GENLİ'NİN MAKETLERİ GÖZ KAMAŞTIRIYOR

Gölcük 'te küçük yaşta elektrik akımına kapılan Selahattin Genli, kollarını ve bir bacağını kaybetti. Tüm olumsuzluklara rağmen yaşama tutunan Selahattin Genli, kollarına takılı aparatlarla 35 yıldır ahşap ürünler ve maketler yaparak satıyor.

Gölcük’te yaşayan evli, 3 çocuk babası Selahattin Genli, 1974 yılında elektrikçi olan babasına yardım ettiği sırada yüksek gerilim hattına kapıldı. Geçirdiği kaza sonrasında 2 kolunun dirsekten aşağısını ve 1 bacağını kaybeden Selahattin Genli, 4 yıl hastanede kaldıktan sonra iyileşerek taburcu edildi. Yaşamı bir anda değişen Selahattin Genli, kollarına bağladığı sopalarla bir taraftan bateri çalarken, bir taraftan da ince işçilik isteyen ahşap ürünler üretmeye başladı. Çerçeve, kaşıklık gibi ustalık isteyen ürünler yayan Selahattin Genli, son yıllarda ise ahşap ev modellerine ağırlık vermeye başladı. Hayallerindeki ev figürlerini doğaçlama bir şekilde ahşap maketler haline getiren Selahattin Genli, ürettiği maketleri satıyor.  Babasının yanında çalışırken elektrik akımına kapıldığını söyleyen Selahattin Genli, "1974 senesinde 14 yaşındayken elektrik kazası sonucu, yüksek gerilim hattına kapılarak 2 kol ve 1 bacağımı yitirdim. Bu kazadan sonra 4 yıl boyunca bir hastane dönemim oldu. Almayan Allah canı almıyor. Ben de bunun kıymetini bildim ve hiç uzvuma bakmadım. Bedenimin görselliğine hiç bakmadım. Hayata farklı bir sistemle girmek istiyordum. Kazadan önce, çocukluğumda düğünlere, derneklere, kına gecelerine darbukamla gidip eşlik ederdim. Hastane döneminden sonra ağustos ayında dahi ceketle gezmeye başladım. Ayak protezim takıldıktan sonra gezmeye başladım. İnsanlar bizi yargıladığı, yadırgadığı için geri çekiliyordum. Ben bu sistemde 6-7 sene boyunca kendi savaşımı verdim." dedi.  Ahşap işleme işine nasıl girdiğini anlatan Selahattin Genli, "Bir dönem hayata karşı bir küsme başladı. Ne yapabileceğimi düşünürken akrabalarımdan birinin bağına ziyarete gittim. Kulübede otururken bir fındık sürgüsü gördüm. Ben bu falçatamı yemek yiyebilmek için ağabeyime yaptırmıştım. Kelepçeye çatal, kaşık, bıçak takıp yemek yiyordum. Ben o olmadan bir yere gidemezdim. O gün, fındık sürgüsünü alıp yontmaya başladım. O sırada kendimi sorguluyorum. ‘Ben neden böyleyim? Neden kaçıyorum? Hayattan niye uzaklaşıyorum?’ diye soruyorum. Ben o fındık sürgüsünü oturduğum yerde bir çerçeve şekline getirdim. Yanlarına kıvrımlarla bir örgü yaptım. Bunu evin bir odasına astım. Yakın bir dostumuz geldiğinde çok beğenip satın almıştı. Ondan sonra birçok malzeme aldım ve ondan sonra hayat başladı." diye konuştu.  'HADİ SELOCAN YÜRÜ DEDİM, DÜĞÜNLERDE BATERİ ÇALDIM'  Kollarına bağladığı sopalar ile bateri çaldığı yıllardan bahseden Genli, "Bana bu da yetmiyordu. Müzik ruhu bende durmuyor. Benim bağlamacı bir arkadaşım vardı. Hayat zaten onunla başladı. Baba yadigarı evimiz o zaman müsaitti. Bahçede benim koluma bantladığımız bir sopa parçasıyla evde bulduğumuz sürahileri, bakırları, alüminyumları birleştirip bir bateri haline getirdik. O bağlamasını çaldı, ben de o oluşturduğumuz bateri ile ritim tuttum. O gün,‘Kamil bu iş oluyor’ dedim. Sesi duyan mahalle sakinleri düğünlerine, kınalarına davet etmeye başladı. Ondan sonra 30 sene bu müziğin içerisinde bulundum. Tabii kazandığımız parayla elektro bağlama aldık, bateri aldık. Kendimizi geliştirdik. Ben yine de açılamıyordum. Sahneye çıkarken görselliğim kayıptı. İnsanların bakış açıları biraz daha değişti. Ne kadar gözleriyle beni oysalar da, ‘Hadi Selocan, yürü’ dedim kendi kendime. Binlerce insanı evlendirdim. Ben insanları neşelendirdim. Neşelerine neşe kattım. Şu anda da devam ediyorum ama işler tabii ki eskisi kadar yoğun gelmiyor." dedi.   7 BİNE YAKIN ÜRÜN YAPTI  Genli, 1985 yılından bugüne kadar 7 bine yakın ürün yaptığını belirterek, şöyle konuştu:  "O zamanlar ufak tefek işler vardı. Tam profesyonel değildim. Fındık sürgüsüyle başladım, çerçeve yaptım, at arabası, fayton yaptım. Buradaki başarımın tek bir sebebi vardı. O da kendimle barışık olmamdı. Ama eskiden engelli insanlar çok göz önünde bulunamıyordu. Bir ev yaptım, dağ evi. Hayalimdeki evi yaptım önce. Karadeniz eviydi, kütüğün üzerinde şelaleler vardı. Bunu hayata geçirmeye başladım. Ufak tefek yapmaya başladıkça çevremdeki birkaç güzel insan bunları satın aldı. Bu işin olduğunu gördükçe yapmaya devam ettim. 1985 senesinden bugüne kadar 7 bine yakın ürün çıkardım. Bunların içerisinde kaşıklık, fayton, çerçeve gibi birçok ürün var. Fakat artık yorulmaya başladım. Bunları satabilecek duyarlı insanlara ulaşmak istiyorum. Satabilecek yer arıyorum."
Gölcük 'te küçük yaşta elektrik akımına kapılan Selahattin Genli, kollarını ve bir bacağını kaybetti. Tüm olumsuzluklara rağmen yaşama tutunan Selahattin Genli, kollarına takılı aparatlarla 35 yıldır ahşap ürünler ve maketler yaparak satıyor.

Gölcük’te yaşayan evli, 3 çocuk babası Selahattin Genli, 1974 yılında elektrikçi olan babasına yardım ettiği sırada yüksek gerilim hattına kapıldı. Geçirdiği kaza sonrasında 2 kolunun dirsekten aşağısını ve 1 bacağını kaybeden Selahattin Genli, 4 yıl hastanede kaldıktan sonra iyileşerek taburcu edildi. Yaşamı bir anda değişen Selahattin Genli, kollarına bağladığı sopalarla bir taraftan bateri çalarken, bir taraftan da ince işçilik isteyen ahşap ürünler üretmeye başladı. Çerçeve, kaşıklık gibi ustalık isteyen ürünler yayan Selahattin Genli, son yıllarda ise ahşap ev modellerine ağırlık vermeye başladı. Hayallerindeki ev figürlerini doğaçlama bir şekilde ahşap maketler haline getiren Selahattin Genli, ürettiği maketleri satıyor. 

Babasının yanında çalışırken elektrik akımına kapıldığını söyleyen Selahattin Genli, "1974 senesinde 14 yaşındayken elektrik kazası sonucu, yüksek gerilim hattına kapılarak 2 kol ve 1 bacağımı yitirdim. Bu kazadan sonra 4 yıl boyunca bir hastane dönemim oldu. Almayan Allah canı almıyor. Ben de bunun kıymetini bildim ve hiç uzvuma bakmadım. Bedenimin görselliğine hiç bakmadım. Hayata farklı bir sistemle girmek istiyordum. Kazadan önce, çocukluğumda düğünlere, derneklere, kına gecelerine darbukamla gidip eşlik ederdim. Hastane döneminden sonra ağustos ayında dahi ceketle gezmeye başladım. Ayak protezim takıldıktan sonra gezmeye başladım. İnsanlar bizi yargıladığı, yadırgadığı için geri çekiliyordum. Ben bu sistemde 6-7 sene boyunca kendi savaşımı verdim." dedi. 

Ahşap işleme işine nasıl girdiğini anlatan Selahattin Genli, "Bir dönem hayata karşı bir küsme başladı. Ne yapabileceğimi düşünürken akrabalarımdan birinin bağına ziyarete gittim. Kulübede otururken bir fındık sürgüsü gördüm. Ben bu falçatamı yemek yiyebilmek için ağabeyime yaptırmıştım. Kelepçeye çatal, kaşık, bıçak takıp yemek yiyordum. Ben o olmadan bir yere gidemezdim. O gün, fındık sürgüsünü alıp yontmaya başladım. O sırada kendimi sorguluyorum. ‘Ben neden böyleyim? Neden kaçıyorum? Hayattan niye uzaklaşıyorum?’ diye soruyorum. Ben o fındık sürgüsünü oturduğum yerde bir çerçeve şekline getirdim. Yanlarına kıvrımlarla bir örgü yaptım. Bunu evin bir odasına astım. Yakın bir dostumuz geldiğinde çok beğenip satın almıştı. Ondan sonra birçok malzeme aldım ve ondan sonra hayat başladı." diye konuştu. 

'HADİ SELOCAN YÜRÜ DEDİM, DÜĞÜNLERDE BATERİ ÇALDIM' 

Kollarına bağladığı sopalar ile bateri çaldığı yıllardan bahseden Genli, "Bana bu da yetmiyordu. Müzik ruhu bende durmuyor. Benim bağlamacı bir arkadaşım vardı. Hayat zaten onunla başladı. Baba yadigarı evimiz o zaman müsaitti. Bahçede benim koluma bantladığımız bir sopa parçasıyla evde bulduğumuz sürahileri, bakırları, alüminyumları birleştirip bir bateri haline getirdik. O bağlamasını çaldı, ben de o oluşturduğumuz bateri ile ritim tuttum. O gün,‘Kamil bu iş oluyor’ dedim. Sesi duyan mahalle sakinleri düğünlerine, kınalarına davet etmeye başladı. Ondan sonra 30 sene bu müziğin içerisinde bulundum. Tabii kazandığımız parayla elektro bağlama aldık, bateri aldık. Kendimizi geliştirdik. Ben yine de açılamıyordum. Sahneye çıkarken görselliğim kayıptı. İnsanların bakış açıları biraz daha değişti. Ne kadar gözleriyle beni oysalar da, ‘Hadi Selocan, yürü’ dedim kendi kendime. Binlerce insanı evlendirdim. Ben insanları neşelendirdim. Neşelerine neşe kattım. Şu anda da devam ediyorum ama işler tabii ki eskisi kadar yoğun gelmiyor." dedi.  

7 BİNE YAKIN ÜRÜN YAPTI 

Genli, 1985 yılından bugüne kadar 7 bine yakın ürün yaptığını belirterek, şöyle konuştu: 

"O zamanlar ufak tefek işler vardı. Tam profesyonel değildim. Fındık sürgüsüyle başladım, çerçeve yaptım, at arabası, fayton yaptım. Buradaki başarımın tek bir sebebi vardı. O da kendimle barışık olmamdı. Ama eskiden engelli insanlar çok göz önünde bulunamıyordu. Bir ev yaptım, dağ evi. Hayalimdeki evi yaptım önce. Karadeniz eviydi, kütüğün üzerinde şelaleler vardı. Bunu hayata geçirmeye başladım. Ufak tefek yapmaya başladıkça çevremdeki birkaç güzel insan bunları satın aldı. Bu işin olduğunu gördükçe yapmaya devam ettim. 1985 senesinden bugüne kadar 7 bine yakın ürün çıkardım. Bunların içerisinde kaşıklık, fayton, çerçeve gibi birçok ürün var. Fakat artık yorulmaya başladım. Bunları satabilecek duyarlı insanlara ulaşmak istiyorum. Satabilecek yer arıyorum."

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yenigolcuk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.