HAYDİ, GÖLCÜK'Ü “SATALIM”

Gölcük 06.10.2019 - 20:58, Güncelleme: 31.05.2021 - 18:16
 

HAYDİ, GÖLCÜK'Ü “SATALIM”

Madem şehirler yarışıyor öyleyse gelin Roma ya da Barselona ile yarışalım iddiasında değilim şüphesiz; ama bizim de kendi ölçeğimizde vitrine çıkarabileceğimiz değerlerimiz var ve kendimizi değişen dünyanın kent algısına göre konumlandırabilecek potansiyele sahibiz…

Şehir ilk etapta mimari, coğrafi bir terim gibi algılansa da çok daha fazlasıdır… Şehirler tarihin tanıkları,  tarihi ve kültürel değerleriyle ait olduğu topluluğa ayna tutan bir kimlik, kişilik; ölmüş, yaşayan ve doğacak kuşaklar arasında bir köprüdür.   Şehirler bir cazibe alanıdır… Bireyleri cezbeden şehirlerin kendilerine sunduğu fiziki imkânlar değildir. Şehirler bireylere farklı olabilme izni sağlayan alanlardır… Köylere, kasabalara yapılan tüm yatırımlara rağmen günümüzde dünya nüfusunun yaklaşık 3⁄4’ünün şehirlerde yaşaması tesadüf olmasa gerek…   Şehirler bir rekabet alanıdır, hele ki günümüzde… Ülkeler yarışı şehirlerin yarışına dönüşmüş, Barselona İspanya’dan, Roma İtalya’dan, Paris Fransa’dan bağımsız ayrı bir kimlik olarak kendini ortaya koymuş; Dubai,  Birleşik Arap Emirlikleri’nin önüne geçmiş, Hong Kong Çin’e bağlı özel bir bölge olsa da, farklılığını her alanda hissettirmeyi başarmış durumdadır. Örnekler çoğaltılabilir…    Peki bir şehir kocaman bir ülkenin önüne nasıl geçebilmiştir? Tek cevap:   bu şehirlerin yaşayan bir tarih, kültür ve eğlence merkezi olması… Her birinin çok sayıda ziyaretçi tarafından ziyaret edilmesi ve hatırı sayılır paralar bırakmasıdır.    Madem şehirler yarışıyor öyleyse gelin Roma ya da Barselona ile yarışalım iddiasında değilim şüphesiz; ama bizim de kendi ölçeğimizde vitrine çıkarabileceğimiz değerlerimiz var ve kendimizi değişen dünyanın kent algısına göre konumlandırabilecek potansiyele sahibiz…   Tam bu noktada…  Yeterlidir, değildir tartışmasına gerek duymadan; Gölcük Kocaeli Üniversitesi, Gölcük Belediyesi, Gölcük Kent Konseyi işbirliği ile” GÖLCÜK VİZYON 2023 PROJESİ”  kapsamında başlatılan “KENT KİMLİĞİ ARAŞTIRMASI” çalışmasını hatırlatmak istiyorum. Bu çalışma ile Gölcüğe dair bir farkındalık hareketinin fitili ateşlendi. Bir şehirde gözün gördüğünden kulağın duyduğundan çok daha fazlasının olduğu anlaşıldı… Tarihi kent diye bir kavramın belki de yanlış olduğu aslında her kentin kendine has bir tarihinin olduğunun altı çizildi… Her şeyden önce bir şehri sevmenin yolunun o şehri tanımaktan; geliştirmenin yolunun ise tanıtmaktan geçtiği tekrar tekrar vurgulandı…    Ben derim ki bu mealdeki çalışmalar gerekirse daha da genişletip bir yol haritası çıkartılmalıdır:  “Gölcük’te Roma, Bizans, Osmanlı İlişkileri, Gölcük – Osmanlı Saray İlişkisi, Farklılaşan Bina Kimlik ve Tipolojileriyle Gölcük, Sanayileşme öncesi Gölcük, Sanayileşme ve Gölcük, Donanma ve Gölcük, Gölcük Kültür ve Sağlık Turizmi, Gölcük Jeolojik Yapısı ve Endemik Bitkileri, Kuzey Batı Cephesi ve Gölcük, Serveti Fünun – Gölcük İlişkisi” ; Gölcük tarihine yön vermiş tarihi kişilikler (Beşiktaş Jimnastik Kulübü kurucusu ve altıncı başkanı Ahmet FETGERİ, 1891yılında farklı edebi akımlara sayfalarında yer veren “SERVET-İ FÜNUN” dergisini çıkartan Ahmet İhsan TOKGÖZ, Milli Mücadele kahramanlarından ZOBUOĞLU Hasan Bey vs.) YAVUZ Gemisi, 83 şehit verdiğimiz DUMLUPINAR denizaltısı, ünlü isimlerden oluşan hemşerilerimiz, Tema Vakfı Temsilcisinin ifade ettiği gibi; dünyaca ünlü kayın ya da Ladin ağaçlarından oluşan ormanlarımız…….   Gölcük’ü depremle anılan bir şehir olmanın ötesine taşıyacak o kadar çok konu başlığımız ve yapılacak o kadar çok işimiz var ki…    Küresel dünyanın mobilite insanları tarih neredeyse, kültür neredeyse, eğlence neredeyse oraya akıyor… Şehir şehir dolaşıyor, kongrelere, fuarlara katılıyor. Bir lezzeti tatmak için bile kıtalar, kilometreler aşıyor… Şehirlere gelen giden insan sayısının çokluğu o şehirdeki ticaret hacmini o oranda arttırıyor. Yatırımlar turizmi, turizm de yatırımları karşılıklı olarak tetikliyor. İnsan profili pozitif anlamda değişiyor, ikamet edenlerin hayat standardı, yaşam konforu da o oranda artıyor.   Elbette bu hedeflere rastgele varılmıyor; kullanılacak enstrümanlar kendiliğinden ortaya çıkmıyor. Hedefe koyacağınız şey şehri tanınır, varılır, gezilir, kalınır kılmaksa amacımız, kentin değerlerini bir vizyon ekseninde planlı, programlı bir çalışmayı da ortaya koymak gerekiyor.    Dünya devi Ford Fabrikası ve Donanma gibi bir değerlerlerle iç içe olduğumuzu,  az ya da çok; Gölcük’ün onlarda, onların da Gölcük’te karşılıklı hakları emeklerinin olduğunu hatırlatarak bütün paydaşların katılımıyla arzu edilen amaçlara ulaşmanın mümkün olduğunu düşünüyorum.     Gölcük üzerine düşünen, üreten, kaygılanan bütün unsurlarla bir konsensus oluşturduğumuz takdirde,  “neden bu şehirde yaşıyoruz, insanlar neden bu şehre gelsinler ki?” Sorularının yanıtını, olası sorunların çözümünü hep birlikte bulmanın haklı gururunu ve huzurunu yaşayacağımıza inanıyorum.   Sonrasında Gölcük ve Gölcüklüsüyle zaten çok güzel olan şehrimizi ülke ve dünya ölçeğinde pazarlamanın sırası gelecek ve bunun zannedildiği kadar zor olmadığı anlaşılacaktır. Başlamak, bitirmenin yarısıdır…   Ne demiş şair: Bir insanı sevmek gibidir bir kenti sevmek; tanınmayan insan, gidilmeyen kent sevilebilir mi? Sevgiyle kalın.  
Madem şehirler yarışıyor öyleyse gelin Roma ya da Barselona ile yarışalım iddiasında değilim şüphesiz; ama bizim de kendi ölçeğimizde vitrine çıkarabileceğimiz değerlerimiz var ve kendimizi değişen dünyanın kent algısına göre konumlandırabilecek potansiyele sahibiz…

Şehir ilk etapta mimari, coğrafi bir terim gibi algılansa da çok daha fazlasıdır… Şehirler tarihin tanıkları,  tarihi ve kültürel değerleriyle ait olduğu topluluğa ayna tutan bir kimlik, kişilik; ölmüş, yaşayan ve doğacak kuşaklar arasında bir köprüdür.

 

Şehirler bir cazibe alanıdır… Bireyleri cezbeden şehirlerin kendilerine sunduğu fiziki imkânlar değildir. Şehirler bireylere farklı olabilme izni sağlayan alanlardır… Köylere, kasabalara yapılan tüm yatırımlara rağmen günümüzde dünya nüfusunun yaklaşık 3⁄4’ünün şehirlerde yaşaması tesadüf olmasa gerek…

 

Şehirler bir rekabet alanıdır, hele ki günümüzde… Ülkeler yarışı şehirlerin yarışına dönüşmüş, Barselona İspanya’dan, Roma İtalya’dan, Paris Fransa’dan bağımsız ayrı bir kimlik olarak kendini ortaya koymuş; Dubai,  Birleşik Arap Emirlikleri’nin önüne geçmiş, Hong Kong Çin’e bağlı özel bir bölge olsa da, farklılığını her alanda hissettirmeyi başarmış durumdadır. Örnekler çoğaltılabilir… 

 

Peki bir şehir kocaman bir ülkenin önüne nasıl geçebilmiştir? Tek cevap:   bu şehirlerin yaşayan bir tarih, kültür ve eğlence merkezi olması… Her birinin çok sayıda ziyaretçi tarafından ziyaret edilmesi ve hatırı sayılır paralar bırakmasıdır. 

 

Madem şehirler yarışıyor öyleyse gelin Roma ya da Barselona ile yarışalım iddiasında değilim şüphesiz; ama bizim de kendi ölçeğimizde vitrine çıkarabileceğimiz değerlerimiz var ve kendimizi değişen dünyanın kent algısına göre konumlandırabilecek potansiyele sahibiz…

 

Tam bu noktada… 

Yeterlidir, değildir tartışmasına gerek duymadan; Gölcük Kocaeli Üniversitesi, Gölcük Belediyesi, Gölcük Kent Konseyi işbirliği ile” GÖLCÜK VİZYON 2023 PROJESİ”  kapsamında başlatılan “KENT KİMLİĞİ ARAŞTIRMASI” çalışmasını hatırlatmak istiyorum. Bu çalışma ile Gölcüğe dair bir farkındalık hareketinin fitili ateşlendi. Bir şehirde gözün gördüğünden kulağın duyduğundan çok daha fazlasının olduğu anlaşıldı… Tarihi kent diye bir kavramın belki de yanlış olduğu aslında her kentin kendine has bir tarihinin olduğunun altı çizildi… Her şeyden önce bir şehri sevmenin yolunun o şehri tanımaktan; geliştirmenin yolunun ise tanıtmaktan geçtiği tekrar tekrar vurgulandı… 

 

Ben derim ki bu mealdeki çalışmalar gerekirse daha da genişletip bir yol haritası çıkartılmalıdır:  “Gölcük’te Roma, Bizans, Osmanlı İlişkileri, Gölcük – Osmanlı Saray İlişkisi, Farklılaşan Bina Kimlik ve Tipolojileriyle Gölcük, Sanayileşme öncesi Gölcük, Sanayileşme ve Gölcük, Donanma ve Gölcük, Gölcük Kültür ve Sağlık Turizmi, Gölcük Jeolojik Yapısı ve Endemik Bitkileri, Kuzey Batı Cephesi ve Gölcük, Serveti Fünun – Gölcük İlişkisi” ; Gölcük tarihine yön vermiş tarihi kişilikler (Beşiktaş Jimnastik Kulübü kurucusu ve altıncı başkanı Ahmet FETGERİ, 1891yılında farklı edebi akımlara sayfalarında yer veren “SERVET-İ FÜNUN” dergisini çıkartan Ahmet İhsan TOKGÖZ, Milli Mücadele kahramanlarından ZOBUOĞLU Hasan Bey vs.) YAVUZ Gemisi, 83 şehit verdiğimiz DUMLUPINAR denizaltısı, ünlü isimlerden oluşan hemşerilerimiz, Tema Vakfı Temsilcisinin ifade ettiği gibi; dünyaca ünlü kayın ya da Ladin ağaçlarından oluşan ormanlarımız…….

 

Gölcük’ü depremle anılan bir şehir olmanın ötesine taşıyacak o kadar çok konu başlığımız ve yapılacak o kadar çok işimiz var ki… 

 

Küresel dünyanın mobilite insanları tarih neredeyse, kültür neredeyse, eğlence neredeyse oraya akıyor… Şehir şehir dolaşıyor, kongrelere, fuarlara katılıyor. Bir lezzeti tatmak için bile kıtalar, kilometreler aşıyor… Şehirlere gelen giden insan sayısının çokluğu o şehirdeki ticaret hacmini o oranda arttırıyor. Yatırımlar turizmi, turizm de yatırımları karşılıklı olarak tetikliyor. İnsan profili pozitif anlamda değişiyor, ikamet edenlerin hayat standardı, yaşam konforu da o oranda artıyor.

 

Elbette bu hedeflere rastgele varılmıyor; kullanılacak enstrümanlar kendiliğinden ortaya çıkmıyor. Hedefe koyacağınız şey şehri tanınır, varılır, gezilir, kalınır kılmaksa amacımız, kentin değerlerini bir vizyon ekseninde planlı, programlı bir çalışmayı da ortaya koymak gerekiyor. 

 

Dünya devi Ford Fabrikası ve Donanma gibi bir değerlerlerle iç içe olduğumuzu,  az ya da çok; Gölcük’ün onlarda, onların da Gölcük’te karşılıklı hakları emeklerinin olduğunu hatırlatarak bütün paydaşların katılımıyla arzu edilen amaçlara ulaşmanın mümkün olduğunu düşünüyorum.  

 

Gölcük üzerine düşünen, üreten, kaygılanan bütün unsurlarla bir konsensus oluşturduğumuz takdirde,  “neden bu şehirde yaşıyoruz, insanlar neden bu şehre gelsinler ki?” Sorularının yanıtını, olası sorunların çözümünü hep birlikte bulmanın haklı gururunu ve huzurunu yaşayacağımıza inanıyorum.

 

Sonrasında Gölcük ve Gölcüklüsüyle zaten çok güzel olan şehrimizi ülke ve dünya ölçeğinde pazarlamanın sırası gelecek ve bunun zannedildiği kadar zor olmadığı anlaşılacaktır. Başlamak, bitirmenin yarısıdır…

 

Ne demiş şair:

Bir insanı sevmek gibidir bir kenti sevmek; tanınmayan insan, gidilmeyen kent sevilebilir mi?

Sevgiyle kalın.


 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yenigolcuk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.