LASTİK İŞ

İŞERİ “ULUSAL EGEMENLİĞİMİZİ KORUYAMADIK“

Gündem 23.04.2016 - 18:23, Güncelleme: 31.05.2021 - 18:15
 

İŞERİ “ULUSAL EGEMENLİĞİMİZİ KORUYAMADIK“

Cumhuriyet Halk Partisi Gölcük İlçe Örgütü tam kadro olarak 23 Nisan Ulusal egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı Anıtpark'ta düzenlediği programla kutladı. Programa partililer yoğun katılım sağladı.

Anıtpark'ta gerçekleştirilen kutlama programına CHP Gölcük İlçe Başkanı İsmet İşeri, Yönetimi, Belediye Meclis Üyeleri, İlçe Kadın, Gençlik Kolları, Eski İl Kadın Kolları Başkanı Hülya Yolcubal, ADD Gölcük Şubesi Başkanı İsmet Bucak, ADD Kadın Komisyonu Başkanı Ayşe Çelik, ADD Üyeleri ve çok sayıda partililer katıldı. Programa 1 dakikalık saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlandı.  Daha sonra Başkan İşeri, bir konuşma yaptı. Başkan İşeri, konuşmasında şu sözleri dile getirdi: “Bu bayram dünya barışının dünya çocuklarının bayramıdır. Bu bayram barışın geleceğine ve geleceğin barışına yapılan bir yolculuktur. Bu bayram Anadolu’nun çocuklarının, özellikle de yoksul çocuklarının, kösüz ve yetimlerinin hayata tutunmaları için yakılan bir umudun ışığının adıdır. Bu bayram, özbeöz çocuklarının bayramıdır, aynı zamanda ulusal egemenlik bayramıdır. Ulusumuzun emperyalizme meydan okuyarak küllerinden diriliğpi ulusal egemenliğimizi taçlandırdığı 23 Nisan, büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk milltinin geleceği olan sevgili çocuklarımıza armağan ettiği en mutlu günümüzdür. Kurtuluş Savaşı’nda sayısız şehit çocuğu öksüz ve yetim kalmıştı. BU kutsal emanetlere sahip çıkabilmek için bizzat Mustafa Kemal’in himayesinde 1921’de Ankara Himaye-i Etfal Cemiyeti kuruldu. 23 Nisan 1923’te TBMM’de yapılan Hakimiyeti Milliye Bayramı töreninde, Mustafa kemal’in isteğiyle, Himaye-i Etfal Cemiyeti’ni Başkanına protokolde yer verildi. Bir sene sonra 23 Nisan 1924 törenlerinde Himaye-i Etfal Cemiyeti’ni Mustafa Kemal’in eşi Latife Hanım temsil etti. 23 Nisanlar cemiyetin tanıtımı için fırsat olarak değerlendiriliyordu. Mesela.. Gelir elde etmek için rozet satılıyordu. 23 Nisan törenlerine katılan herkes bu rozetleri takıyordu. Gazeteler teşvik edici yayınlar yapıyor, her rozet, bir şehit çocuğuna destek manasına geliyordu. 23 Nisanlar Himaye-i Etfal’de özdeşleşmişti. 23 Nisan denilince şehit çocukları, şehit çocukları denilince 23 Nisan akla geliyordu. Himaye-i Etfal, sadece üç kuruşluk rozet satarak başladı macerada… Yedi sene gibi çok sısa sürede 300 binden fazla şehit çocuğuna ulaşmaya başarmıştı. 1929 itibariyle, 300 binden fazla yetime düzenli olarak kitap, elbise, çamaşır, oyuncak, süt, yemek ve şeker dağıtır hale gelmişti. Himaye-i Etfal sayesinde herkes gücü ölçüsünde amca, teyze, dayı, hala olmuş, şehit çocuklarının elinden tutmuştu. Mustafa Kemal vizyonuyla ‘dünyanın en büyük ailesi’ kurulmuştu.” “23 Nisan Çocuk Bayramının varlık sebebi, bizatihi şehit çocuklarıdır. 23 Nisan kendi çocuğumuzu şefkatle bağrımıza basarken, şehit çocuklarını unutmayalım günüdür. 23 Nisan, bu milletin şehitlerine ve çocuklarına borcudur.” “Ancak bugün gelinen noktaya baktığımızda böylesine önemli bir gün itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır.  96. yıldönümü kutladığımız bu yılki 23 Nisan törenlerini, güya hassasiyet göstererek ‘şehitler var’ diye iptal etmek… Sadece Atatürk alerjisi değildir. Şehitlere dair hassasiyetten haberlerinin bile olmadığının kanıtıdır. Daha hazin olanı Şehit çocuklarını himaye etmek için kurulan Himaye-i Etfal Cemiyeti, 1935’te çocuk esirgeme kuruna dönüştü. Ve bugün maalesef, gencecik evlatlarımız bakanlığın denetiminde yoksun bir takım vakıflarda, istismara maruz kalmakta ve bu istismarı bir ana olan aile bakanın himaye etmesi hakikaten üzücü ve utanç vericidir. “ “Dün olduğu gibi bugünde vatanımız üzerinde i. ve dış odakların sinsi emelleri doğrultusunda yapılan saldırılar, Cumhuriyet değerlerimizi yok etme gayretleridir. Tüm bunlara karşı, yürütülecek mücadele sadece biz CHP olarak değil, ülkesini seven her yurttaşın büyük Atatürk’ün bize bıraktığı ilkelere, devrimlere ve düşünce sistemine birlikte sahip çıkmakla mümkündür.” “Mustafa Kemal, 23 Nisan 1920’de meclis’te kürsüye çıkarak bir konuşma yaptı. O konuşmada kullandığı bir cümle, 23 Nisan’da kurulan yüce Meclis’in asli görevinin ne olduğunu bizlere hatırlatır. Mustafa Kemal’in ‘Meclis’te yoğunlaşan milli iradenin, doğrudan doğruya vatanın mukadderatına el koymuş olduğunu kabul etmek, temel ilkedir’ dikkatinizi çekerim. ‘TBMM’nin omuzlarında taşımaktan kaçınmadığı ağır yük, kutsal sorumluluk işte bu cümlede yatıyor. ‘Vatanın mukadderatına el koymak’ yeryüzündeki millet meclisleri arasında, milletin kaderine en küçük ayrıntısına kadar bu kadar hakimiyetle el koymuş başla bir meclis yoktur. “ “Çünkü bu meclisin kullandığı yetki, yazılı hükümlerle sınırlı olmayan bir ruhtan, istiklal ateşinden doğuyordu. Meclis, bu ruhla tüm siyasi kurumlara hükmetmiş, var olan sistemi baştan sona değiştirmiş, her alanda çalışarak ve fedakarlıktan kaçınmayarak tam anlamıyla başarılı olmuştur. Çünkü o meclis Kuva-i Milliye’ydi. Herkes şunu çok iyi bilsin ki TBMM’nin 23 Nisan 1920’de kendisine görev olarak tayin ettiği vatanın mukadderatına el koymak Misyonu, 23 Nisan 2016 tarihinde de hala yüce Meclis’in omuzlarında bütün ağırlığıyla durmaktadır.” “Var olma, yok olma mücadelesini, bağımsızlıkla taçlandırmış bu yüce meclisimizin kişilik ve kimlik sahibi bir Meclis olduğunu unutmamaları gerekiyor. Meclis, gazi bir meclistir. Çünkü Kurtuluş Savaşı verdi. Meclis kurucu bir meclistir. Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurdu. “Bu meclis özgürlükçüdür, milliyetçidir.  Hiç şüphesiz bu Meclis devrimci bir Meclis’tir.  Bu Meclis’in şanı büyüktür, şerefi büyüktür, elbette unvanları çoktur. Fakat öyle bir kavram var ki TBMM’nin diğer bütün niteliklerini kendi kuruluşunda var olan o özelliğine borçluyuz; olmazsa olmaz o kavramın adı hukuktur. Bu Meclis, kendi varoluşunu millete ve hukuka borçludur. Bu bağlamda, daha kurtululuş mücadelesinin başlarında kurulan, Anadolu ve Rumeli Müdefaa-i Hukuk Cemiyetini çok iyi bilmek ve anlamak zorundayız.” “Yüce Meclisimizin kendi hukukunu çiğnetmeye hakkı yoktur. Kendi sorumluluğunu da devretmeye hakkı yoktur. Kendi hukuk sınırını aşmaya, kendini tartıştırmaya da hakkı yoktur. Çünkü gasp edilen hak, çiğnen hukuk, milletin hakkı ve hukukudur. Herkesi bir kez daha elini vicdanına koyarak, gözünün önüne o kurucu meclisin asil kahramanlarını getirerek düşünmeye davet ediyoruz. Milletvekili seçilmiş olmalarına rağmen yıllarca hapis yatan vekillerin olduğu bir meclisin itibarı doğal olarak kaybolmaz mı?  Bu vekillerimizin hapiste geçirdikleri kaç 23 Nisan oldu. Nihayet sonunda hukuk dışı hapis yatan bu Milletvekilleri Parlamento’ya döndüler. Sadece millet vekillerimi, ülkemizin bekası için canlarını seve seve feda etmeye hazır 30 yıldan beri terör belasıyla mücadele eden seçkin ordumuzun değerli komutanları, hatta genel kurmay başkanı terör örgütüne üye olmak gibi bir takım saçma sapan yargılama usulleriyle hapse atılmadılar mı? nerede hukuk, nerede adalet, nerede düşünce özgürlüğü, nerede ifade özgürlüğü. Haber veya düşüncelerinden ötürü bir çok gazeteci, bilim adamları ve aydınlar halen hapse atılıyorsa o ülkede demokratik bir hukuk devletinden söz edilebilir mi?” “Bütçe denetiminden yoksun bir meclis anlayışının saygınlığı zedelenmez mi? 23 Nisan 1920’yi çok iyi anlamalıyız. TBMM üyelerinin millet adına bu ulvi görevlerini kendi iradelerinin dışında, birilerinin işaretine göre kullanma hakkı yoktur. 23 Nisan 1920’de TBMM, en geniş meşruiyeti hukukun içinde kalarak sağladı. 23 Nisan 2016’da da ağırlaşan sorunlarımızla baş etmenin temel yolu hukukun içinde kalarak sorunları çözmektir. İşte onun içindir ki, 23 Nisan 1920, hem zihinlerde, hem dillerde, hem de yüreklerdedir. Silmeye kimsenin ne gücü ne de cesareti yeter; tıpkı Türkiye Cumhuriyeti, tıpkı T.C. gibi.” “96. yaşını kutladığımız, Kurtuluş Savaşımıza rehberlik eden TBMM, bugün ne yazık ki mevcut seçim sistemiyle milli iradenin parlamento’ ya tam olarak yansımadığı bir hükümet tarafından parmak çoğunluğu ile yönetiliyor. Tarihi kökleri çok eskilere uzanan parlamenter sistem bu iktidar tarafından ayak bağı olarak gösteriliyor, bir başkanlık edasıyla ülkenin asıl meseleleri bir kenara itilerek her gün üçer beşer şehit haberleriyle yüreklerimiz dağlanıyor, acılar bitmiyor, ülkenin her tarafı Ortadoğu’da yaşanan terör olaylarından farksız hale gelmiş, bil hassa metropol şehirlerde hiç kimsenin can ve mal güvenliğinin kalmadığı, herkesin korku içerisinde yaşadığı bir yönetim anlayışıyla karşı karşıyayız. Bizler tüm bu gerçekler ve olumsuzluklar karşısında bile Meclisimize de, Cumhuriyetimize de, demokrasiye de, kardeşliğe de hep saygı duyduk, umudumuzu hiç kaybetmedik, kaybetmeyeceğiz. Çünkü bu ülkenin demiri, çimentosu ve sigortası olan Cumhuriyet Halk Partisinin böyle bir misyonu üstlenme ve sürdürme sorumluluğu vardır.” “Biliyor ve inanıyoruz ki; yakın bir gelecekte “Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramımızı yaşanacak güzel bir Türkiye’de kutlayacağız. Bu duygularla, Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramının 96. Yaşını kutlarken, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere TBMM’nin açılışından bugüne kadar siyaseti zenginleşme değil, halka hizmet aracı olarak gören tüm siyasilere saygılarımızı sunarken, bütün dünya bilmelidir ki, Atamıza sözümüz var. Türk Milleti, Cumhuriyetimizin Laik, Demokratik, Çağdaş, Sosyal bir Hukuk Devleti niteliğini muhafaza ederek, egemenliğini sonsuza dek koruyacaktır.” Başkan İşeri, son olarak, “Bu duygu ve düşüncelerle, çocuklarımıza özgür, adil ve barış içerisinde bir Türkiye bırakmak için 23 Nisan 1920 tarihinde başlayan tarihi yürüyüşün sonsuza kadar devam edeceğini, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere TBMM açılışında bulunan tüm kahramanlarımızı ve aziz şehitlerimizi rahmetle anıyor, milletimizin, özellikle de çocuklarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyor, hepinize saygılar sunuyorum” diyerek açıklamasını bitirdi.
Cumhuriyet Halk Partisi Gölcük İlçe Örgütü tam kadro olarak 23 Nisan Ulusal egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı Anıtpark'ta düzenlediği programla kutladı. Programa partililer yoğun katılım sağladı.

Anıtpark'ta gerçekleştirilen kutlama programına CHP Gölcük İlçe Başkanı İsmet İşeri, Yönetimi, Belediye Meclis Üyeleri, İlçe Kadın, Gençlik Kolları, Eski İl Kadın Kolları Başkanı Hülya Yolcubal, ADD Gölcük Şubesi Başkanı İsmet Bucak, ADD Kadın Komisyonu Başkanı Ayşe Çelik, ADD Üyeleri ve çok sayıda partililer katıldı.

Programa 1 dakikalık saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlandı.  Daha sonra Başkan İşeri, bir konuşma yaptı. Başkan İşeri, konuşmasında şu sözleri dile getirdi: “Bu bayram dünya barışının dünya çocuklarının bayramıdır. Bu bayram barışın geleceğine ve geleceğin barışına yapılan bir yolculuktur. Bu bayram Anadolu’nun çocuklarının, özellikle de yoksul çocuklarının, kösüz ve yetimlerinin hayata tutunmaları için yakılan bir umudun ışığının adıdır. Bu bayram, özbeöz çocuklarının bayramıdır, aynı zamanda ulusal egemenlik bayramıdır.

Ulusumuzun emperyalizme meydan okuyarak küllerinden diriliğpi ulusal egemenliğimizi taçlandırdığı 23 Nisan, büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk milltinin geleceği olan sevgili çocuklarımıza armağan ettiği en mutlu günümüzdür. Kurtuluş Savaşı’nda sayısız şehit çocuğu öksüz ve yetim kalmıştı. BU kutsal emanetlere sahip çıkabilmek için bizzat Mustafa Kemal’in himayesinde 1921’de Ankara Himaye-i Etfal Cemiyeti kuruldu. 23 Nisan 1923’te TBMM’de yapılan Hakimiyeti Milliye Bayramı töreninde, Mustafa kemal’in isteğiyle, Himaye-i Etfal Cemiyeti’ni Başkanına protokolde yer verildi. Bir sene sonra 23 Nisan 1924 törenlerinde Himaye-i Etfal Cemiyeti’ni Mustafa Kemal’in eşi Latife Hanım temsil etti. 23 Nisanlar cemiyetin tanıtımı için fırsat olarak değerlendiriliyordu. Mesela.. Gelir elde etmek için rozet satılıyordu. 23 Nisan törenlerine katılan herkes bu rozetleri takıyordu. Gazeteler teşvik edici yayınlar yapıyor, her rozet, bir şehit çocuğuna destek manasına geliyordu. 23 Nisanlar Himaye-i Etfal’de özdeşleşmişti. 23 Nisan denilince şehit çocukları, şehit çocukları denilince 23 Nisan akla geliyordu. Himaye-i Etfal, sadece üç kuruşluk rozet satarak başladı macerada… Yedi sene gibi çok sısa sürede 300 binden fazla şehit çocuğuna ulaşmaya başarmıştı. 1929 itibariyle, 300 binden fazla yetime düzenli olarak kitap, elbise, çamaşır, oyuncak, süt, yemek ve şeker dağıtır hale gelmişti. Himaye-i Etfal sayesinde herkes gücü ölçüsünde amca, teyze, dayı, hala olmuş, şehit çocuklarının elinden tutmuştu. Mustafa Kemal vizyonuyla ‘dünyanın en büyük ailesi’ kurulmuştu.”

“23 Nisan Çocuk Bayramının varlık sebebi, bizatihi şehit çocuklarıdır. 23 Nisan kendi çocuğumuzu şefkatle bağrımıza basarken, şehit çocuklarını unutmayalım günüdür. 23 Nisan, bu milletin şehitlerine ve çocuklarına borcudur.”

“Ancak bugün gelinen noktaya baktığımızda böylesine önemli bir gün itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır.  96. yıldönümü kutladığımız bu yılki 23 Nisan törenlerini, güya hassasiyet göstererek ‘şehitler var’ diye iptal etmek… Sadece Atatürk alerjisi değildir. Şehitlere dair hassasiyetten haberlerinin bile olmadığının kanıtıdır. Daha hazin olanı Şehit çocuklarını himaye etmek için kurulan Himaye-i Etfal Cemiyeti, 1935’te çocuk esirgeme kuruna dönüştü. Ve bugün maalesef, gencecik evlatlarımız bakanlığın denetiminde yoksun bir takım vakıflarda, istismara maruz kalmakta ve bu istismarı bir ana olan aile bakanın himaye etmesi hakikaten üzücü ve utanç vericidir. “

“Dün olduğu gibi bugünde vatanımız üzerinde i. ve dış odakların sinsi emelleri doğrultusunda yapılan saldırılar, Cumhuriyet değerlerimizi yok etme gayretleridir. Tüm bunlara karşı, yürütülecek mücadele sadece biz CHP olarak değil, ülkesini seven her yurttaşın büyük Atatürk’ün bize bıraktığı ilkelere, devrimlere ve düşünce sistemine birlikte sahip çıkmakla mümkündür.”

“Mustafa Kemal, 23 Nisan 1920’de meclis’te kürsüye çıkarak bir konuşma yaptı. O konuşmada kullandığı bir cümle, 23 Nisan’da kurulan yüce Meclis’in asli görevinin ne olduğunu bizlere hatırlatır. Mustafa Kemal’in ‘Meclis’te yoğunlaşan milli iradenin, doğrudan doğruya vatanın mukadderatına el koymuş olduğunu kabul etmek, temel ilkedir’ dikkatinizi çekerim. ‘TBMM’nin omuzlarında taşımaktan kaçınmadığı ağır yük, kutsal sorumluluk işte bu cümlede yatıyor. ‘Vatanın mukadderatına el koymak’ yeryüzündeki millet meclisleri arasında, milletin kaderine en küçük ayrıntısına kadar bu kadar hakimiyetle el koymuş başla bir meclis yoktur. “

“Çünkü bu meclisin kullandığı yetki, yazılı hükümlerle sınırlı olmayan bir ruhtan, istiklal ateşinden doğuyordu. Meclis, bu ruhla tüm siyasi kurumlara hükmetmiş, var olan sistemi baştan sona değiştirmiş, her alanda çalışarak ve fedakarlıktan kaçınmayarak tam anlamıyla başarılı olmuştur. Çünkü o meclis Kuva-i Milliye’ydi. Herkes şunu çok iyi bilsin ki TBMM’nin 23 Nisan 1920’de kendisine görev olarak tayin ettiği vatanın mukadderatına el koymak Misyonu, 23 Nisan 2016 tarihinde de hala yüce Meclis’in omuzlarında bütün ağırlığıyla durmaktadır.”

“Var olma, yok olma mücadelesini, bağımsızlıkla taçlandırmış bu yüce meclisimizin kişilik ve kimlik sahibi bir Meclis olduğunu unutmamaları gerekiyor. Meclis, gazi bir meclistir. Çünkü Kurtuluş Savaşı verdi. Meclis kurucu bir meclistir. Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurdu. “Bu meclis özgürlükçüdür, milliyetçidir.  Hiç şüphesiz bu Meclis devrimci bir Meclis’tir.  Bu Meclis’in şanı büyüktür, şerefi büyüktür, elbette unvanları çoktur. Fakat öyle bir kavram var ki TBMM’nin diğer bütün niteliklerini kendi kuruluşunda var olan o özelliğine borçluyuz; olmazsa olmaz o kavramın adı hukuktur. Bu Meclis, kendi varoluşunu millete ve hukuka borçludur. Bu bağlamda, daha kurtululuş mücadelesinin başlarında kurulan, Anadolu ve Rumeli Müdefaa-i Hukuk Cemiyetini çok iyi bilmek ve anlamak zorundayız.”

“Yüce Meclisimizin kendi hukukunu çiğnetmeye hakkı yoktur. Kendi sorumluluğunu da devretmeye hakkı yoktur. Kendi hukuk sınırını aşmaya, kendini tartıştırmaya da hakkı yoktur. Çünkü gasp edilen hak, çiğnen hukuk, milletin hakkı ve hukukudur. Herkesi bir kez daha elini vicdanına koyarak, gözünün önüne o kurucu meclisin asil kahramanlarını getirerek düşünmeye davet ediyoruz. Milletvekili seçilmiş olmalarına rağmen yıllarca hapis yatan vekillerin olduğu bir meclisin itibarı doğal olarak kaybolmaz mı?  Bu vekillerimizin hapiste geçirdikleri kaç 23 Nisan oldu. Nihayet sonunda hukuk dışı hapis yatan bu Milletvekilleri Parlamento’ya döndüler. Sadece millet vekillerimi, ülkemizin bekası için canlarını seve seve feda etmeye hazır 30 yıldan beri terör belasıyla mücadele eden seçkin ordumuzun değerli komutanları, hatta genel kurmay başkanı terör örgütüne üye olmak gibi bir takım saçma sapan yargılama usulleriyle hapse atılmadılar mı? nerede hukuk, nerede adalet, nerede düşünce özgürlüğü, nerede ifade özgürlüğü. Haber veya düşüncelerinden ötürü bir çok gazeteci, bilim adamları ve aydınlar halen hapse atılıyorsa o ülkede demokratik bir hukuk devletinden söz edilebilir mi?”

“Bütçe denetiminden yoksun bir meclis anlayışının saygınlığı zedelenmez mi? 23 Nisan 1920’yi çok iyi anlamalıyız. TBMM üyelerinin millet adına bu ulvi görevlerini kendi iradelerinin dışında, birilerinin işaretine göre kullanma hakkı yoktur. 23 Nisan 1920’de TBMM, en geniş meşruiyeti hukukun içinde kalarak sağladı. 23 Nisan 2016’da da ağırlaşan sorunlarımızla baş etmenin temel yolu hukukun içinde kalarak sorunları çözmektir. İşte onun içindir ki, 23 Nisan 1920, hem zihinlerde, hem dillerde, hem de yüreklerdedir. Silmeye kimsenin ne gücü ne de cesareti yeter; tıpkı Türkiye Cumhuriyeti, tıpkı T.C. gibi.”

“96. yaşını kutladığımız, Kurtuluş Savaşımıza rehberlik eden TBMM, bugün ne yazık ki mevcut seçim sistemiyle milli iradenin parlamento’ ya tam olarak yansımadığı bir hükümet tarafından parmak çoğunluğu ile yönetiliyor. Tarihi kökleri çok eskilere uzanan parlamenter sistem bu iktidar tarafından ayak bağı olarak gösteriliyor, bir başkanlık edasıyla ülkenin asıl meseleleri bir kenara itilerek her gün üçer beşer şehit haberleriyle yüreklerimiz dağlanıyor, acılar bitmiyor, ülkenin her tarafı Ortadoğu’da yaşanan terör olaylarından farksız hale gelmiş, bil hassa metropol şehirlerde hiç kimsenin can ve mal güvenliğinin kalmadığı, herkesin korku içerisinde yaşadığı bir yönetim anlayışıyla karşı karşıyayız. Bizler tüm bu gerçekler ve olumsuzluklar karşısında bile Meclisimize de, Cumhuriyetimize de, demokrasiye de, kardeşliğe de hep saygı duyduk, umudumuzu hiç kaybetmedik, kaybetmeyeceğiz. Çünkü bu ülkenin demiri, çimentosu ve sigortası olan Cumhuriyet Halk Partisinin böyle bir misyonu üstlenme ve sürdürme sorumluluğu vardır.”

“Biliyor ve inanıyoruz ki; yakın bir gelecekte “Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramımızı yaşanacak güzel bir Türkiye’de kutlayacağız. Bu duygularla, Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramının 96. Yaşını kutlarken, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere TBMM’nin açılışından bugüne kadar siyaseti zenginleşme değil, halka hizmet aracı olarak gören tüm siyasilere saygılarımızı sunarken, bütün dünya bilmelidir ki, Atamıza sözümüz var. Türk Milleti, Cumhuriyetimizin Laik, Demokratik, Çağdaş, Sosyal bir Hukuk Devleti niteliğini muhafaza ederek, egemenliğini sonsuza dek koruyacaktır.”

Başkan İşeri, son olarak, “Bu duygu ve düşüncelerle, çocuklarımıza özgür, adil ve barış içerisinde bir Türkiye bırakmak için 23 Nisan 1920 tarihinde başlayan tarihi yürüyüşün sonsuza kadar devam edeceğini, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere TBMM açılışında bulunan tüm kahramanlarımızı ve aziz şehitlerimizi rahmetle anıyor, milletimizin, özellikle de çocuklarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyor, hepinize saygılar sunuyorum” diyerek açıklamasını bitirdi.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yenigolcuk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.