BU KADAR HOŞGÖRÜ, SADECE BİZDE OLUR!

Geçtiğimiz günlerde Almanya’da futbol oynayan iki milli futbolcumuz İlkay Gündoğdu ve Emre Can, Arnavutluk maçında gol atan Cenk Tosun’un, gol sonrası asker selâmlı sevincini sosyal medyada paylaşmasına beğeni koymuşlar.

Ne var ki bunda? Cenk, U-21 Milli takımından arkadaşları.

Ama maalesef öyle olmadı; Alman sporseverler öylesine bir baskı yaptılar ki, bu beğeniyi derhal kaldırmalarını istediler. Takımların yöneticileri de beğeniyi kaldırmalarını talep ederek kadroya alma konusunda sıkıntıları olacağını ima ettiler. Alman kamuoyu, baskıları aynı doğrultuda çoğalınca İlkay ve Emre beğenilerinden vazgeçtiler, yetmedi, “hata ettik” açıklamasında bulundular.  Hatırlarsanız Mesut Özdil’in Sayın Cumhurbaşkanımızla fotoğraf çektirmesine de İngilizlerden benzer tepkiler gelmişti, ama Mesut Özdil dik durabilmişti.

Burada Almanların tepkilerine dikkat çekmek istiyorum. Direkt olarak kendilerini ilgilendirmeyen bir konuda bile, sadece Suriye’deki Alman dış politikası, Türkiye ile örtüşmediği için aleyhimize düşmanca bir tavır sergileyebiliyorlar. İşte bunun canlı örneğini sporda müşahede ediyoruz. Normal şartlarda kendi ülkelerinde top koşturan iki oyuncunun üzerinde tehdit boyutuna varan böylesine absürt bir baskıyı kurmaları, nasıl izah edilebilir? Bu düşmanca kin ve tutum anlaşılır gibi durmamaktadır..

Avrupa ülkelerinde, Amerika’da nasıl bir propaganda yapılıyor ki, kitleler Türk ve Türkiye konu olduğunda, mahalle baskısı oluşturabilecek boyutta tepki gösterebiliyorlar. Onlar mı ülkelerini çok seviyorlar, yoksa biz mi ülkemizi az seviyoruz? Bir başka bakış açısıyla, yurt dışında görevli kamu görevlilerimiz mi yeteri kadar görevlerini yapmıyor? Yoksa Türkiye için tanıtım, lobi oluşturma, farkındalık yaratma vb. konularda eksikliklerimiz mi var?

Avrupa’da milliyetçi akımlar artarken, Türkiye’yi sevme konusunda problemli kuşaklar mı yetişiyor/yetiştiriliyor?

Türk pasaportu taşıyan, Türkiye’ye serbestçe girip çıkan, her türlü konforlu şartlarda yiyip içip tatil yapan, ülkemin bütün nimetlerinden faydalandığı halde yurt dışında yaşadığı ülkelerde Türkiye aleyhtarı gösterilere katılan ve aleyhte çalışmalar yapanlar hakkında ne gibi bir takibat, istihbarat ve işlemler yapılıyor? Merak ediyorum.

Bırakalım yurt dışını, yurt içinde korkusuzca ve cüretkâr bir biçimde kahraman askerimize, polisimize ve devlet yöneticilerimize sosyal medya üzerinden dil uzatan, köşe yazılarında subliminal mesajlar veren, video çekimleri ile görüntülü hakaret edebilen karakteri kırık, fikri yapısı bozuk, ideolojisi sapık, amaçları ihanet olanlara, “özgürlüktür, demokrasidir” diyerek fazla müsamaha göstermiyor muyuz? Almanya’daki futbolcuların en basit ve masum bir eylem özgürlüğünü çok gören Almanya’nın bu tutumu neden görünmez? İnsan düşünce ve yaşamına taalluk eden bu Alman faşizmi neden sorgulanmaz?

Kendi ülkesinin güvenliği olduğunda “baader-mainhof” çetesinin üyelerini tutuklu olduğu hücrelerinde bir sabah asılı bulduk diye dünyaya ilan eden Almanya; bizim Milli maç heyecanımıza bile ambargo koymaya cüret edebiliyorsa, bizim çok ama çok düşünmemiz gerekiyor, demektir.

Ya TBMM’de milletvekili olarak görev yapan hanımın, “Operasyon yapıyoruz” diyen güvenlik güçlerine, çılgınca ve yirmiden fazla “operasyon değil savaş!” diye bağırdığının görüntülerini ibretle izlemedik mi?

Dört ağaç söküldü diye aylarca İstanbul’da hayatı felç edenlere, “köprü yapmayın, havaalanı yapmayın” istekleriyle Türkiye’nin Başbakanı ile pazarlık yapmaya cesaret edenlere, kırk bin cinayet işleyen terör örgütüne karşı tavır alamayanlara, “Ermeni soykırımı var” diyenlere söyleyecek sözlerimiz yok mu?

Bilinmeli ki,Türkiye bu azgınlara karşı ne yalnızdır, ne de aciz!

Kimlerin okuyup okumadığını bilmiyorum; ama “Çılgın Türkler” kitabını okuyanlar kitaptan, okumayanlar Mehmet Akif Ersoy’un şiirlerinden, Çanakkale savaşlarında yiğitlerin kahramanlılarından bu milletin neler yaptığını öğrenebilirler.

Biz çok sabırlı ve merhametli bir milletiz. Bu iki haslet de inancımızdan, imanımızdan ileri gelir.

Sabırlıyız; çünkü sabır ile koruk helva olsun diye bekleriz. Sabırlıyız; belki onararak bazı şeyleri düzeltebiliriz yolunu denemek isteriz. Sabırlıyız; çünkü “hasbinallah!” demeyi biliriz.

Merhametliyiz; çünkü Yahudilere bile ülkemizde kucak açmışız, sınırlarımız içinde yaşayan hiçbir halkı asimile etmemişiz. Devlet olarak inançlarına, yaşayışlarına karışmamış etnik yapılarından dolayı ötekileştirmemişiz. Kaşıkla çorba verip, sapıyla göz çıkartmamışız.

Rusya ve Çin topraklarında yaşayan Müslüman Türk ahalinin başlarına neler geldi ve hala neler geliyor; ne eziyetler çekiyor, Allah aşkına bir araştırın lütfen.

Sabır ve merhamet bir yere kadar. Ermeni çetelerin geçmişte katlettikleri diplomatlarımız için topraklarınızda tedbir almayıp, sessiz kaldığınızda, bilin ki, sorunu çözen birileri bir şekilde ortaya çıkar. O zaman nasıl ortaya çıkmışsa, bugün de Ulusal Güvenliğimiz söz konusu olduğunda ortaya çıkacak potansiyelimiz vardır Allah’ın izniyle. Her türden sorunu çözecek ve bu yolda gözünü budaktan esirgemeyecek Mehmetçiğimiz başta olmak üzere bütün bir vatan evladı hazır kıta beklemektedir. Petrol zengini değiliz; ama vatan sevdası konusunda çok zengin bir ülkeyiz, şükürler olsun. Zaten düşmanın yüreğini parçalayan da bu inanç değil midir?

Çok şükür.

Bu millet dualı millettir.

Bütün şer odaklı hesaplar boşa çıkar ve Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olur.

Bu böyle biline!

Sevgiyle kalın.