DUMLU'DAN SESSİZ ÇIĞLIK'A DESTEK

 Toplanan subay ailelerin eylemlerine CHP Gölcük İlçe Başkanı İsmet İşeri ve CHP Gölcük Belediye Başkan Adayı Turan Dumlu ve CHP Gölcük Yönetimi katıldı.” Balyoz Davasında Çarpıcı Gerçeklerden Seçmeler” açıklaması ile başlayan “Sessiz Çığlık” eylemi, tutuklulardan Dz. Er. Ümit Metin’in yazdığı mektubun okunmasıyla son buldu.

 “HUKUKTA ÇİFTE  STANDARDA BUNDAN İYİ ÖRNEK OLABİLİR Mİ?”

“Balyoz Davasında Çarpıcı Gerçeklerinden Seçmeler” adlı açıklamada konudaki bazı ayrıntılar yer aldı. Açıklamanın bazı bölümleri şöyle;

“Herkese sanki suçmuş gibi gösterilmeye çalışılan 1.Ordu Plan Semineri’nden Balyoz iftirasında yargılanan 365  subaydan 317’sinin haberi bile olmamıştır.Davada yargılanan denizci ve havacı subayların hiç birisi bu seminere katılmamıştır. Bu seminere katılan 162 kişiden sadece 48 kişi sanık olmuş, 33 subay hüküm giymiştir. Hukukta standarda bundan iyi örnek olabilir mi?” şeklinde devam eden açıklamada “Türkiye’nin taraf olduğu ve 5 Ağustos 2006 tarihinde resmen tanıdığı BM Keyfi tutuklamalar Çalışma Grubu, yaptığımız başvuru üzerine verdiği kararında; “Mağdurların keyfi olarak tutuklandıklarını, savunma düzeltilmesini” istemiştir. 15 sayfalık zehir zemberek raporun tamamını internete yazılıdır.

 Yargıtay eski başkan Prof.Dr. Sami  Selçuk, AİHM eski yargıcı milletvekili Rıza Türkmen, Başbakanımızın hukuk danışmanlarından Prof.Dr. İzzet Özgenç, Yargıtay eski Cumhuriyet Başsavcıları Vural Savaş ve Sabih Kanadoğlu da dahil olmak üzere ülkemizdeki saygın tüm hukukçularımız ve Barolarımız, Balyoz davasında yargılamanın adil olmadığını, mahkemenin değerlendirmelerinde önemli hukuka aykırılıklar ve hatalar olduğunu ifade etmişlerdir.

 Pekiyi! Yüzlerce akla ziyan, mantığa aykırı iddalardan mesela şunlara inanabilir misiniz?

  Dijital olarak 2003 yılında hazırlandığı ileri sürülen bir yazı içerisinde, TSK personel kanununun 2005 yılında TBMM’de değiştirilmiş halinin yer aldığını,

  Marmaris’te Aksaz Deniz Üs Komutanlığı’nda 3 Ocak 2003 tarihinde yasadışı toplantıya katıldıkları iddia edilen dört subayın yurt dışında gemileri ile birlikte tatbikatta, bir diğerinin ise ameliyat sonrası İzmir’de istirahatlı olduğunu,

  Komutanı tutuklamakla görevlendirildiği iddia edilen bir subayın görev aldığı iddia edilen tarihte lenf kanseri ameliyatı olduğunu ve hastanede yattığını resmi belgelerle kanıtlanmasına rağmen ceza aldığını,

  16-18 yıl hapis cezası alan toplam 237 sanıktan, 200 üzerindeki sanığa duruşmalar sırasında hakim ya da savcılar tarafından iddianameye dair tek bir soru dahi sorulmadığını,

  Bizlerin çoğumuzun neredeyse medyumlukla suçlandığımızı. Örneğin; Balıkesir İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün listelerde adı geçen yurt, dershane ve özel okullardan 10 tanesinin iddianamedeki tarihlerden yıllar sonra açılmış olduğunu, Uludağ Üniversitesi’nin ise listelerde adı geçen 42 öğrencinin 2002-2003 öğretim döneminden, yıllar sonra üniversitelerinde kayıt yaptırdıklarını tespit ettiklerini, biliyor musunuz? Geleceğe dair  isim ve yer bazında bazı şeyleri bilebilmenin mümkün olabileceğine inanabilir misiniz?” ifadeler yer aldı.

“HAYATIM BOYUNCA HİÇ BİR SUÇU İŞLEMEDİM”

 Tutuklu erlerden Dz.Er Ümit Metin’in Nihat Kale’ye yazdığı mektup,”Değerli hemşerim Mustafa Kemal’in gurur duyan 237 Balyoz Mağduru’ndan birisiyim. Size hemşerim diye hitap ettim, çünkü halen ailem Değirmendere’de ikamet ediyor. Sizin adresinizi göndererek içinde bulunduğumuz duruma destek vermeniz, sizin gibi 1 milyon 230 bin 700 duyarlı yurttaşımızın bizleri ziyadesiyle umutlandırmıştır. Öncellikle ilginize çok yazabildiğimiz kadar mektubu cevaplandırıyoruz. Ben size Hadımköy Askeri Ceza ve Tutukevi’nden yazıyorum.

  Türk Deniz Kuvvetleri’ne 31 yıl alın terim ile hizmet etmiş,14 yıl bifiil denizde görev yapmış, 9 yıl gemi komutanlığım esnasında Türk Bayrağı’nı Atlantik Okyanusu ve Akdeniz’in her köşesinde şerefle dalgalandırmış bir subay olarak, Kurmay Albay rütbesinde Deniz Astsubay Meslek Yüksek Okulu’nun komutanı görevini icra ederken; 27 Mayıs 2011 tarihinde, Beşiktaş Adliyesi’ne çağırıldım ve bilgisayar çıktısı dahi alınmamış dijital verilerde ismim olması nedeniyle tutuklandım.” şeklindeki ifadelerle başladı. “Hayatım boyunca hiçbir suç işlemedim.Suç işlemeyi aklımın ucundan dahi geçirmedim.”dedi.

“ŞEREFLİ TÜRK SUBAYI İKEN TERÖRİST; DARBECİ OLARAK YAFTALANDIK”

  Metin,”Teröristlere karşı denizde yapılan mücadelede NATO tarafından verilen madalya ve Romanya NATO’ya girerken Türk Deniz Kuvvetleri’nin NATO’ya geçişinde sağladığım katkılardan dolayı Romanya Deniz Kuvvetleri şeref madalyası sahibi, Türkiye Cumhuriyeti’ne 31 yıl hizmet etmiş görevdeki başarılarım nedeniyle 22 adet takdiri bulunan şerefli bir subay iken; şimdi kimin tarafından üretildiği belli olmayan  imzasız dijital verilerde ismim geçtiği için “Terörist”, “Suikastçi”, “Darbeci” olarak yaftalandım. Bizler Balyoz iftirasından mağdur Türk subaylarıyız. Bize üzülmenizi değil, sadece gerçekleri bilmenizi istiyoruz.

  Hakkımda hiçbir maddi kanıt, imzalı bir yazı yoktur, herkes tarafından bilgisayarda kolayca üretebilecek dijital veriler nedeniyle tutuklandım. Bu davada yargılananların tamamı benim gibidir. Ben hiçbir suç işlemediğim halde 925 günden fazla dört duvar arasında esir tutuluyorum.Eşimi,çocuklarımı ayda bir, bazen iki kez görebiliyorum. Son 6 bayramı; dünyada en çok sevdiğim varlıklar olarak eşim ve çocuklarımı bir plastik masa etrafında 4 plastik sandalye üzerinde, bir saat görerek geçirdim. Bu zulmün daha ne kadar devam edeceği de belli değil. Ben tutuklandığımda kızım 11 yaşındaydı. Üç senedir kokusunu özlediğim 14 yaşındaki canım kızımın bu süreçte yaşadıklarını bir düşünün. Ben tutuklandıktan bir hafta sonra oğlum üniversite imtihanına girdi. Oğlumun sınava hangi psikolojik ruh halinde girdiğini tahmin edebiliyor musunuz? Oğlum şimdi üçüncü sınıfta, mezuniyetini görebilecek miyim bilmiyorum. Belki düğününü ve hatta torunumun doğduğunu göremeyeceğim. Eşim mahkemenin hakkımda 16 yıl hüküm verdiği 21 Eylül 2012 tarihinde lojman balkonunda Türk bayrağını asmıştı. 2013 yılının Ocak ayında askeri yetkililer balkonumuzdan Türk Bayrağı’nın kaldırılmasını isteyince, bu davranışa dayanamadı ve kışın ortasında kiraya taşındı. Bunlar yaşadıklarımızın çok küçük bir bölümüdür. Tamamı kitaplara sığmaz.” şeklinde ifadelerine devam etti.

“MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN DENİZCİ ERİ OLMAKTAN GURUR DUYUYORUM”

 Metin son olarak mektubunu,” Nerede hukuk bu kadar çiğnenirse, nerede adalet bu kadar gecikirse,nerede bir dava bu kadar politikleştirilirse orada insanlar ayağa kalkar sizin gibi…Mahkeme ne derse desin, bu dava bizce vicdanlarda kazanılmıştır.

 Sizden isteklerimden birisi sizin ve çevrenizdeki bizlerle ilgilenenlerin mahkemeye gelerek, hem bize destek olması, hem de gerçekleri kendi gözleri ile görmesidir. 28-29 Ocak 2014 tarihinde Çağlayan Adliyesi’nde yargılandığım diğer dava “Amirallere Suikast” davasının duruşması yapılacaktır. Diğer isteğim ise; her hafta cumartesi günleri Değirmendere Çınarlık Meydanı’nda 13.00’da yapılan “Sessiz Çığlık” toplantılarına sizin ve bize destek vermek isteyen tüm yurtseverlerin, Atatürkçü Düşünce Derneği üyelerinin, müsait olduğunuz zamanlarda katılarak ailelerimize ve bizlere destek olmanızdır. İlginiz ve yaşadığımız bu zulme kayıtsız kalmanız bize güç verdi. İftiradan ve adaletsizlikten uzak bir yaşam sürmeniz dileğiyle, saygılar sunarız. Mustafa Kemal Atatürk’ün denizci eri olmaktan gurur duyuyorum.” şeklinde ifadelerine son verdi.