DÜNYA ŞAMPİYONLARI'NIN GÖLCÜK'E SELAMI VAR
Değirmendere ve Büşra Kılıçlı desem neler anlatırsınız ?
Değirmendere benim için aile demek, Değirmendere’ye aitim ve yıllar da geçse kendimi gurbette hissediyorum.
Değirmendere’de doğdum ve emekledim, sonrasında Eczacıbaşında yetiştim, büyüdüm. Değirmendere çocukluğumun geçtiği, aile ve akrabalık bağlarımın, aidiyetimin olduğu bambaşka bir dünya benim için…
Değirmendere sıcacık aile yuvamın olduğu, ilk arkadaşlarımla, dünya ile daha önemlisi voleybol ile tanıştığım yerdir.
Değirmendere’ den ayrıldığımda 13 yaşımdaydım. 1999’ da yaşadığımız deprem felaketi bende çok derin izler bıraktı. O nedenle de Değirmendere deyince aklıma hemen deprem geliyor, o sıkıntıları ve üzüntüleri tekrar tekrar hatırlıyorum.
Düşününce üzücü ama yoğun tempomda Değirmendere’ye çok nadir gelebiliyorum. 26 Yaşındayım ve 13 yıldır İstanbul’da yaşıyorum. 13 Yaşıma kadar geçen zamandan pek çok şey hatırlasam da artık işim İstanbul’da ve evlenerek buraya yerleştim.
6-13 yaş arası anılarımı net olarak anımsıyorum. 6 Yaş öncesinde sadece ailem ile olan anılarım var.
Voleybol ile nasıl tanıştınız ?
Voleybol hayatımda yokken okul tarafından Cumhuriyet koşuları düzenlenirdi, koşulara katılırdım. Bir koşuda rakiplerime fark atmış, önde giderken ara sokaktan bir araba önüme çıkmış, durdurmuştu. Ona rağmen yine de birinci olmuş, ilk madalyamı o gün almıştım.
Sokakta da aktif bir çocuktum, sürekli top peşindeydim erkek gibi futbol bile oynardım. Fiziksel olarak arkadaşlarımdan uzun olduğum için dışarıdan bakılınca aslında yaşça daha büyükmüşüm de sınıfta kalmışım gibi görünüyordu.
Voleybola ilk kez orta okula geçtiğim sene okuldaki seçmelerle başladım. Okulda bir çok spor branşında seçmeler yapılıyordu. İlk antrenörüm Soner Binici ve Vedat Mekik’in teşvikleriyle voleybola başlamış oldum. Haftada üç gün antreman yapıyorduk. Bu arada basketçiler de rahat bırakmıyor, senin kesinlikle basketbol oynaman lazım diye baskı yapıyorlardı. Ben tüm bu ısrarlara rağmen voleybolu seçmiştim ve kararımı değiştirmedim. O günlerde yüzme çok istiyordum ancak Değirmendere’de o imkanlar yoktu, voleybola devam ettim. Bir ay geçtikten sonra voleybolun keyfine varmıştım, sonrasında başka bir branş aklımdan bile geçmedi.
Değirmendere Spor’da voleybola başladığımda bugün bulunduğum yeri hiç hayal etmiyordum. Ciddi turnuvalara gitmeye başlayınca teklifler de gelmeye başlamış. Ancak o dönemde benim bu tarz tekliflerden haberim yoktu, çünkü eğlence için oynuyordum.
İlerleyen zamanda Eczacıbaşı ve Vakıfbank gibi büyük takımlardan gelen ısrarlı teklifleri ciddi ciddi düşünmeye başladık. 13 Yaşında Eczacıbaşı’na geldim ve ilk kez profesyonel bir hayatım olabileceğini gördüm. Buna rağmen o zamanlar ileriyi görüp voleybolu hayatımda nereye koyabilirdim hiç bilmiyordum. Büyük fedakarlık yapıp büyük bir risk aldığımı da düşünüyordum…
İlk günden başlayan ve hala hep yanımda htiğim ailemin desteği olmasa şu an bulunduğum yerde olamazdım.
Eczacıbaşı Ailesine katıldım ve 13 yaşında liseye başladım. Liseyi Eczacıbaşı voleybol bursu ile okudum. Lise voleybol takımında da oynuyordum. Orada gelen başarılardan sonra da Yıldız Milli, Genç Milli ve Eczacıbaşı A Takımda da yer almaya başladım.
İstanbul’da ilk yıllarınızı ve yaşadığınız zorlukları anlatır mısınız ?
İlk zamanlar evden ayrılma fikri bile beni korkutuyordu. 13 yaşındaydım şu an 15 yaşında bir erkek kardeşim var. Benim çocuğum olsa ve 15 yaşında bile olsa ben aynı şeye cesaret edebilir miydim emin değilim.
İlk geldiğimde bana kulüp evinde başka şehirlerden gelen arkadaşlarınla birlikte kalacaksın dendi. Ben sessiz, sakin ve içine kapanık bir çocuktum. Yeni arkadaşlarımı hiç tanımıyorum, nasıl insanlar hiç bir fikrim yok… İlk antreman sonrası annem babam eve bıraktılar, ev arkadaşlarım Tuğçe ve Cansu ile tanıştım. İlk gün öyle bir gözümü korkuttular ki anlatamam.
Benden önce evde kalan ve ayrılan bir kız yüzünden bana tedbirli yaklaşıyorlardı. Meğer giden kız evde hiç bir iş yapmazmış, yer içer yan gelir yatarmış. İkisi birden karşısına aldı, sanki müdürün odasında gibiydim. Evin kuralları şunlar bunları yaparsın, şunları yapamazsın başladılar saymaya...Koltukta sinmiş durumda dinlediğimi ve peki dediğimi hatırlıyorum. Ama bir kaç gün geçip de iyice tanışınca çok iyi arkadaş olmuştuk. Yeni hayatıma adapte olmam da ikisinin de çok katkısı olmuştur.
Eczacıbaşı alt yapısındaki antrenörlerim Mehmet Bedestenlioğlu ve Gonca Dilik Hocalarımı ve bana kattıklarını anmadan geçemem. A’dan Z’ye her şeyimizle ilgilenen bu iki insanın hakkını ödeyemem...
O günlerde erkek kardeşim henüz iki yaşındaydı ve özellikle ondan ayrılmak bana çok zor gelmişti. Telefonla konuştuğumuz zaman çaktırmasam da telefonu kapatıp her defasında gizli gizli ağladığımı çok net hatırlıyorum. Hafta sonları babam beni almaya gelirdi, eve giderken bitmek bilmeyen yol dönüşte çabucak bitiverirdi. Biraz uzun kalsam tam tersi bu kez okulumu ve voleybolu özlüyordum. Zaman geçip iyice adapte olunca artık çizgim belliydi ve ben hayatımı böyle idame ettirecektim, artık alışmıştım.
Eczacıbaşı sizin için ne demek, size ne ifade ediyor?
Eczacıbaşı benim için bir kulüpten çok aile demek, tam 13 yılımı Eczacıbaşı’nda geçirdim. Gözümü orada açtım ve ailemden çok kulübe emek veren insanlarla, arkadaşlarımla, antrenörlerim ile birlikteyim. Dile kolay 7/24 birlikteyiz ve bu insanlar, bu kulüp artık benim ailem oldu. Ailem gibi oldu demiyorum ailem oldu. Gayretimiz, çalışmamız ve hedefimiz bir…
10 Yıl önce şu an bulunduğum yeri hayal bile etmiyordum, bütün bu hayallerimi bana veren Eczacıbaşı Ailem ile çok mutluyum, mutlulukla devam ediyorum. Şükürler olsun…
Her zaman elimden gelenin daha iyisini yapma gayretindeyim.
Voleybol hayatınızda unutamadığınız bir anınızı anlatır mısınız ?
Aydın’da lise takımı ile Türkiye Şampiyonasındayız ve final maçına çıkacağız. Final maçı sonrası seramoni olacak ve turnuvaya katılan bütün takımlar da türibinlerde maçı izliyorlar. Seyirci de çok kalabalık, türibinler baya dolu…
Birinci ve ikinci seti aldık, üçüncü seti alırsak şampiyon olacağız. Üçüncü setin ortalarıydı rakip takım sayı farkını kapattı, sayılarımız kafa kafaya geldi. Ben orta oyuncuyum, arkadaşım Asuman da pasör olarak görev yapıyor. Bir pozisyonda hücuma girecektim, nasıl olduğunu anlamadım elim Asuman’ın formasından içeriye girdi. Hızlı hareket ettiğimiz için bir anda Asuman’ın formasını çıkartmıştım. Türibinlerden “Ooooo” sesleri yükselirken biz şaşkın durumumuzu bir kaç saniyede atlattık. Tabi Asuman formasını tekrar giyme telaşına düştüğünden top da kafasına düşmüştü. O sayıyı verdik ama seti ve maçı da alarak şampiyon olmuştuk.
Bir çok anım var elbette ama böyle sorulunca hemen aklıma bir şey gelmiyor. Ancak şunu söylemeliyim genelde akılda kalan yaşanan duygular oluyor. O kadar çok şampiyonluk yaşıyorsun, bir şey için çalışıyorsun ve hedefe ulaştığında yaşadığın duygular sana kalıyor. Mücadele, kaygılar, başarı, başarısızlıklar yaşanıyor ve o anı düşündüğün zaman hatırlanan ise bütün bunların sonunda htiklerin...
Sosyal Medyada ya da başka mecralarda yapılan yorumlar size neler htiriyor ?
Özellikle Dünya Şampiyonluğu için Manila’da bulunduğumuz süreçte ancak otele döndüğümüzde internete bağlanarak haberlere ve yorumlara bakma imkanımız oluyordu.
Gerçekten merak ediyorsun. İnsanlar ne yorumlar yapmışlar, ilgileniyorlar mı, merak ediyorlar mı? Medyada yerimiz ne? Bütün bu merakımızı internetten kısıtlı sürelerle girerek giderebiliyoruz.
Voleyboldaki başarı ile birlikte insanların ilgisinin de artması yaptığın işi ve kadının gücünü göstermiş olmak beni çok mutlu ediyor.
Son şampiyonadan sonra internetimi açtığım anda bir sürü yorum ve resimler gelmeye başladı. Resimlerin bir çoğu “Bir Tutkudur Değirmenderem Gurubu’nda” paylaşılan resimlerdi. Resimler Değirmendere’de yaşayan eş dost, tanıdığım, tanımadığım bir sürü insandan geliyordu ve altına yapılan yorumlar da gurur vericiydi.
Değirmendereli olmak ve Değirmendere’de yaşayan insanların desteği çok duygusal bir ortam oluşmasına sebep oluyor ve bu beni çok mutlu ediyor. Türkiye’den herhangi biri değil, ait olduğun şehrin insanları kendi çocuklarını destekliyor, daha güzel ne olabilir?
Bütün yorumları tek tek okudum, okudukça da daha mutlu oldum. İnsanların ilgisi düşünmediğim kadar çoktu. Bu kadar aktif olunduğunu, izlediklerini ve destek olduklarını düşünmüyordum. En az benim kadar coşkuluydular. Bir kaç dönemdir süren bu ilgi beni gerçekten çok mutlu ediyor.
Sporcunun en büyük korkusu sakatlık olmalı, unutamadığınız bir sakatlanma olayınız var mı?
Genelde milli takım çalışmalarında hep sakatlanırdım. Okul ve antremanlar nedeniyle her zaman çok yoğun bir tempomuz vardı.
Diğer arkadaşlarıma göre çok genç yaşta A Takıma geçtiğim için, benim lise dönemim çok ağır ve yorucu geçti. 2006 Sezonuydu 16 yaşında henüz genç bir oyuncuydum, oynamıyordum ama kadrodaydım.
Kadroda olmam sebebiyle oynasam da oynamasam da A Takım antremanlarına katılıyordum. Okul saatinden önce bir antreman yapar okula da yetişirdim. Okula devamsızlığımız asla söz konusu değildi çünkü antrenörümüzün eşi aynı zamanda okulumuzun genel müdürüydü. Dolayısıyla her şey kontrol altındaydı.
Gün sabah 5 de antremanla başlayarak okul ile devam ediyor ve akşam antremanıyla sona eriyordu. Bu yoğun tempoya sezon bitiminde milli takım kampı ilave oluyordu. Milli Takım kampları da 3-4 ay gibi sürüyordu. Ankara’da Milli Takım kampında kampın son günü dizimden sakatlanmıştım. Antrenörüm bütün takımın önünde bu sakatlığım nedeniyle kadroda olamayacağımı söylediğinde nasıl üzüldüğümü ifade edemem. Bana kalsa dizim de kopsa gideceğim, turnuvaya öyle konsantre olmuşum ki…
Bir diğer hatırladığım sakatlık da Kocaeli’de oynadığımız Balkan Şampiyonasında yaşanmıştı. Kocaeli’de evimdeyim, ailem yanımda her gün görüyorum her şey harika… Finale kadar gelmişiz final maçında bir bloğa çıktığım esnada çok sert gelen bir topla serçe parmağım kırılmış. Ben daha önce böyle bir sakatlık yaşamadım, farkında değilim. Servis atmam gerekiyor, servise gittim ama parmağım yan dönmüş sallanıyor. Ben hala ne olduğunu anlamış değilim, yavaş yavaş ağrımaya da başladı. Antrenörüme dönerek işaret ettim ve beni değiştirmesini istedim. sayılar da kafa kafaya olduğu için antrenörüm beni değiştirmedi. Servisi zor da olsa attım ama haliyle iyi bir servis değildi ve sayı verdik. Servis sonrası kenara geldiğimde baktılar ki parmağım kırık… Parmağım hemen bandajlandı ve oyuna devam ettim, gözümden yaş gelerek bloğa çıktığımı çok net hatırlarım. Sonunda zafer bizim olmuş maçı alarak şampiyon olmuştuk.
Eczacıbaşı Vitra’nın son dünya şampiyonluğu için neler söyleyeceksiniz?
Eczacıbaşı’nda ikincilik hiç bir zaman başarı olarak kabul edilmez. Bunun yanı sıra en önemlisi dünyada iki kere üst üste Dünya Şampiyonu olan tek takımız…
İlk şampiyonluğumuz bizim için de bir ilkti ve daha doya doya yaşadık. İkincisinde çok daha zordu ve çok mücadele ettik. Takımlar çok daha iyiydi, ama biz şampiyonluk keyfini aldığımız için ikincilik başarı sayılmazdı. O duyguyu tekrar tatmak isteği bize başarıyı getirdi. Yeni gelen yabancı oyuncularımız dünyada isim yapmış oyuncular olmasına rağmen yan yana fazla oynama şansı bulamamıştık. Rakiplerimiz bu anlamda daha hazırdılar. Turnuvada her maç daha iyi oldu ve final maçının havası da her zaman farklı olduğu için tecrübeli oyuncularımızla maça ağırlığımızı koyarak kazandık.
Değirmendere Spor’un genç bayan voleybolcuları dört gözle sizi bekliyor? Onları ne zaman ziyaret edeceksiniz ?
Çok istiyorum gelmek ben de…
Ancak şu anki programların yoğunluğu nedeniyle ailemi bile ziyaret etme şansı bulamıyorum. Özellikle turnuvalar bittikten sonra hafta da iki kere maç oynuyoruz ve her hafta deplasmanlarımız oluyor. İki gün yolda geçiyor, bir gün maç ve yoğunluk çok fazla…
Bugün 28 Ekim 2016 Cuma, akşam antremanından geldim. Sabah erken tekrar antremana gideceğim, sonra uçakla Ankara’ya 29 Ekim Resepsiyonuna ve gece yine uçakla İstanbul’a döneceğiz. Pazar sabahı antreman ve akşama maçımız var, Pazartesi sabahı da Bulgaristan’a gideceğiz. Yoğun tempoyu anlatabilmek için yazdığım sadece bir kaç günün programı...
İşim dışında tekrar yol yapmam inanın çok zor. Ama bulduğum ilk fırsatta geleceğim ve oradaki kardeşlerime destek olacağım. Çünkü onlar bana internetten ulaşarak yorumları ile destek oluyorlar ve tanışmak istediklerini de söylüyorlar. Onlar bu kadar takip edip desteklerini veriyorsa benim de onlara vereceğim bir şeyler olmalı diye düşünüyorum. En azından bir çocuğa bile o isteği, ateşi verebilirsem, bir çocuğun bile hayatının değişmesine katkı verebilsem çok sevinirim. O yüzden Değirmendere Spor’un voleybolcularına buradan söz veriyorum, ilk fırsatta birlikte olacağız.
Bütün Değirmendere’ye ve sevenlerime verdikleri değerli desteklerinden dolayı çok teşekkür ediyorum. Bu destekle nice şampiyonluklara ve başarılara hep birlikte ulaşmak dileklerimle, saygılarımı ve sevgilerimi gönderiyorum.