“HEP BU AŞK VE SEVDA İLE ÇALIŞTIK”
1071 Malazgirt zaferinden beri bu topraklar bize yurt oldu, vatan oldu. Bizi biz yaptı. Bizim devletimiz Söğüt'te yörük çadırlarında kuruldu. Dedem Osmangazi’nin rüyası hakikat oldu. Devletimiz adalet sevdasıyla büyüdü.
Bursa ve Edirne’de zamana kök saldı. İstanbul’da yeni bir çağın kapısını açan müjdelenmiş ordu bizim ordumuzdu. Sultan Fatih bizim ceddimizdi. Süleymaniye’nin kubbelerinde bizim tekbirlerimiz yankılandı.
Kudüs’ü alan Selahaddin Eyyubi bizdik. Kan ile alınan toprak parayla satılmaz diyen Abdülhamid bizdik. Çanakkale’de 7 düvele meydan okuyan, canını veren ama düşmana geçit vermeyen bizdik. Sırtladığı top mermisiyle kahramanlık destanı yazan Seyit Onbaşı bizdik. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ‘size ölmeyi emrediyorum’ dediğinde ok gibi siperlerinden fırlayan aslanlar bizdik.
Maraş’ta Sütçü İmam, İzmir’de Hasan Tahsin, Erzurum’da Nene Hatun, Antep’te Şahin Bey bizdik. Bu yurdun namusunu işgalcilere çiğnetmeyen bizdik. 1920’de Meclisimizi açarken dua dua yakaran bizim ellerimiz, bizim kalbimizdi.
1923’te Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde devletimizin yönetim şeklini cumhuriyet olarak ilan eden bizim irademizdi.
HER DARBEDE HAPSE DÜŞEN, ZULÜM GÖREN ACI ÇEKEN BİZ OLDUK"
27 Mayıs darbesi bize yapıldı. Dar ağacına çekilen de bizim irademizi. 12 Mart muhtırası bize verildi. 12 Eylül darbesi bizi hedef aldı. 28 Şubat’ta milletin inancını boğmaya kalkıştılar. Her darbede hapse düşen, zulüm gören acı çeken biz olduk. Varlığımıza birliğimize dirliğimize refahımıza huzurumuza kast ettiler. Yılmadık, yıkılmadık. Mücadeleden bir adım geri durmadık. Erdem, irade ve cesaretle Türkiye’yi şahlandırdık.
Hep birlikte büyüdük, hep birlikte özgürleştik. Biz durmadık, onlar da durmadı. Bir gece 27 Nisan 2007’de bu kez bir e-muhtıra ile karşımıza çıktılar. Milli iradeye, sivil siyasete gölge düşürülmesine fırsat vermedik. Biz ülkemizi güçlendirdikçe, milletin emanetine sahip çıktıkça onlar daha da öfkelendi.
"DÜNYA BEŞTEN BÜYÜKTÜR DİYE HAYKIRDIK"
Milli iradesine pranga vurmak isteyenlerle mücadele ederken, onların küresel efendilerine eyvallah etmedik. Küresel düzenin haksızlıklarına karşı ‘dünya 5’ten büyüdük’ diye haykırdık. Gazze’deki Arakan’daki Suriye’deki Somali’deki Bosna’daki katliamlara karşı hem gür bir ses verdik, hem taşın altına elimizi koyduk. Katliamları sadece gündeme getirmekle kalmadık. Hesabının sorulmasını sağlayacak mekanizmaları da harekete geçirdik. Kendi imkanlarımızla vicdanın sesi, mazlum coğrafyaların umudu olduk. Bugün dünyanın en çok insani yardım yapan ülkesi biziz.
"ONE MINUTE ÖNEMLİ BİR İSTASYONDU"
Milli davamız KKTC konusunda her zaman yüksek hassasiyetimizi koruduk. Mazlum Filistin halkının davasını her platformda savunduk. Davos’ta işgalcilere karşı ‘one minute’ dedik. ‘One minute’ önemli bir istasyondu. Milyonlarca muhacire hiç tereddüt etmeden kapılarımızı açtık. Evimizi ekmeğimizi paylaştık. Milletimiz ve tüm kardeşlerimiz için doğru bildiğimiz yoldan şaşmadan mücadelemize devam ettik.
ŞER CEPHESİ YENİDEN HAREKETE GEÇTİ"
Türkiye ekonomisini büyüttükçe IMF’den borç alan değil borç veren haline geldikçe, köprüler, tüneller, barajlar, havalimanları, yollar, hızlı tren hatları, eğitim, sağlık, enerji yatırımlarıyla ülkemiz sınıf atladıkça bize olan öfke ve tahammülsüzlük daha da kabardı.
2013 yılında ekonominin her alanında en yüksek rakamları yakaladığımız dönemde şer cephesi yeniden harekete geçti.
“MERKEZ BANKAMIZIN DÖVİZ REZERVİ ŞU ANDA 114 MİLYAR DOLAR”
Şimdi benden duyuyorsunuz, bilmeyenlere söyleyin. Göreve geldiğimizde IMF’ye borcumuz 23,5 milyar dolardı. Merkez Bankası döviz rezervi 27,5 milyar dolardı. 2013’te IMF’ye olan bu borcu sıfırladık. Şu anda IMF’ye borcumuz yok. Ve merkez bankamızın döviz rezervi şu anda 114 milyar dolar. Buraya çıktık.
“MİLLETİMİZİN ENGİN FERASETİNE GÜVENDİK”
Gezi kalkışmasıyla istikrarımıza kast ettiler. Şehirlerimizi talan ettiler. Demokrasimizi hedef aldılar. 17-25 Aralık’ta devletimize sızmış ihanet şebekesiyle irademizi teslim almaya kalktılar. Ne yaptılarsa teslim olmadık. Milletin emanetini çiğnetmedik. Her zaman hakkın gücüne inandık. Milletimizin engin ferasetine güvendik. Cumhurbaşkanı seçilişimiz hemen ardından bölücü terör örgütlerinin düğmesine basıldı. 6-8 Ekim olaylarında 50 canımızı şehit verdik. Ömürlerinin baharında kalleşçe şehit edilen Yasinler bizdik.
“251 KARDEŞİMİZİ ŞEHİT ETTİLER”
Takvimlerin 15 Temmuz’u gösterdiği gece bu sefer tanklarla, toplarla, savaş uçaklarıyla üzerimize geldiler. Devletimizin silahlarıyla milletimizin canına kast ettiler. Türk milleti tek vücut olup kendilerine karşı geldiğinde de 251 kardeşimizi şehit ettiler. 2193 kardeşimizi yaraladılar. Bu ülkenin gördüğü en büyük ihaneti, en cesur direnişle milletimizle birlikte başarısızlığa uğrattık. Biz 15 Temmuz gecesi çıplak elleriyle tankları durduranlarız. Sizleri kutluyorum. Siz o gece ölümü öldürdünüz. Biz 15 asırdır okçular tepesini bekleyenleriz. Biz o al sancağın bekçileriyiz. Bu toprakları kanlarıyla yoğurarak vatan kılanlarız. Şehitler tepesini boş bırakmadık, boş bırakmayacağız.
“KİRALIK KATİLLERİN BAŞINI İNLERİNDE EZDİK”
Ülkemizi içeride çökertemeyince sınırlarımızı terör koridoruyla kuşatmaya kalktılar. Kiralık katillerin başını inlerinde ezdik. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarıyla terör koridorunu paramparça ettik. Sadece ülkemizin güvenliği değil, komşularımızın, dostlarımızın huzuru selameti bizim meselemizdir. Ülkemizi hedef alan tüm planları nasıl bozduysak, bundan sonra da aynı kararlılıkla bozacağız.
Cudi’de biz vardık, Gabar’da biz vardık, Tendürek’te biz vardık. Gerektiğinde Kandil’de biz vardık. İnlerine girdik ve bu teröristleri etkisiz hale getirdik.
“HEP BU AŞK VE SEVDA İLE ÇALIŞTIK”
AK Parti’yi kurarken biz ne dedik? Biz Türkiye’nin dünü bugünü yarınıyız dedik. Türkiye’nin Kızılırmak’ı Harran’ı Sakarya’sıyız. Yunus’u Mevlana’sı Pir Sultan’ıyız. Biz Türkiye’yiz. İşte bu sözle ve biz millete efendi değil hizmetkar olacağız diyerek yola çıktık. Hep bu aşk ve sevda ile çalıştık. 16 yıllık yolculuğumuzda bu sözümüze sadık kaldık. Yıllar önce tahliye olduktan sonra bize karşılamaya gelenlere şöyle seslenmiştik. “Ülkemizin yüz yüze olduğu iç sorunlarla, uluslararası sorunlarla başa çıkabilmenin en önemli şartı milletin desteğine sahip milli politikalar geliştirmektir. Yerli duruşa, milli duruşa şiddetle ihtiyaç var” demiştim. Evet, bu sözlerimin üzerinden tam 19 yıl geçti. Bu yolda milletimizle birlikte yürüdüğümüz için bahtiyarım.
BAYRAĞI DÜŞÜRMEDEN HEDEFE VARMAYA ÇALIŞTIK”
Daha önce merhum Menderes’e, merhum Özal’a, merhum Erbakan hocamıza verdiğiniz emaneti şimdi biz muhafaza ediyoruz. Bayrağı düşürmeden hedefe varmaya çalıştık. Emanetin sahibinin millet olduğunu hiç aklımızdan çıkartmadık. İstiklal şairimiz Mehmet Akif’in çağrısına kulak vererek ‘korkma’dık.
2001 yılında partimizi kurarken adalet ve kalkınma idealini şiar edindik. Partimizin adını Adalet ve Kalkınma Partisi koyduk. AK Parti’nin hamurunu milletimiz yoğurdu. Rotasını milletimiz çizdi. AK Parti’nin hikayesi Türkiye’nin hikayesidir. Bu hikayede gariban sofralarının mesajları var, yetimlerin özlemleri var, dili dualı anaların istekleri var. Bu hikayede ailesinin helal lokmasını kazanan babaların beklentileri var. Okul sıralarındaki gençlerin umutları var. Genç kızlarımızın mutlu yarınları var. Medeniyetimize ve tarihimize ait ne varsa hepsi mevcuttur. Milletimize hizmet yolculuğumuza çıkarken daha çok demokrasi, daha çok özgürlük, daha çok büyüme dedik. Daha çok yol, hastane, okul, köprü, iş, hizmet sözümüzü tutmak için çalışmakla kalmadık. Aynı zamanda adaletin tesisi yolunda da gece gündüz mücadele ettik.
MİLLET EFENDİ, BİZ HİZMETKARIZ DEDİK”
Kıyafetinden düşüncesinden dolayı eğitim imkanı elinden alınan yavrularımızın biz elinden tuttuk. Farklı dinlere mensup vatandaşlarımızın vakıflarının haklarını onlara iade ettik. Millet devlet için değil, devlet millet içindir dedik. Millet efendi, biz hizmetkarız dedik. Yeter söz de karar da milletindir dedik.
“ERDEM, İRADE VE CESARETLE TÜRKİYE’Yİ ŞAHLANDIRDIK”
Bugün manifestomuzu açıklıyoruz değil mi? Erdem, irade ve cesaretle Türkiye’yi şahlandırdık. Davamız bu ülkeye bu aziz millete hizmet davasıdır. Ülkemiz büyüdükçe kalkındıkça, milli egemenliğimiz ve bağımsızlığımızı perçinledik. Milli gelirimizi 3,5 kar artırdığımızda, enflasyonu tek haneli rakamlara düşürdüğümüzde Türkiye’nin hem kalkınmasına hem özgürleştirmesine yardımcı olduk.
“DEVLET MİLLETİN EMRİNE GİRDİ”
Milli olmak, faize giden parayı millete aktarmak demektir. Yerli olmak, Türkiye’yi 5 cente muhtaç halde IMF kapısında bekletmemek, savunma sanayisinde dışa bağımlı olmamak demektir. Devlet millet kaynaşması gelişti. Devlet milletin emrine girdi. Bürokratik oligarşinin hakimiyetine son verdik. Geride bıraktığımız 16 yıllık diriliş döneminde büyük direnç ile karşılaşsak da hayal edilmesi imkansız olanı hep birlikte başardık. Demokrasiden ekonomiye kadar attığımız her adımı milletimizin adalet ve kalkınma arayışının bir parçası olarak gördü.
“MİLLETİMİZE AFRA TAFRA YAPMADIK”
Sabitlerimizi koruduk ancak ülkemizin değişen ihtiyaçlarına ve değişen dünyaya duyarsız kalmadık. Bunları yaparken tecrübe kazandık, bunun yanında da güçlendik. Buna karşılık kuruluş hedeflerimizden hiç sapmadık. Bu milletimizle özellikle ayrı bir güç verdik. Milletimize afra tafra yapmadık. Mütevazi olduk. Hep milletimize hesap verdik.
Kapalı kapılar ardında pazarlıklar yapmak yerine herkesin yönünde biz muhasebe yaptık. Milletimize olan saygımızın ve sevgimizin gereği olan bu siyaset tarzımızı sürdürmeye kararlıyız.
“KÜRESEL ŞER ODAKLARININ SÖMÜRGE POLİTİKALARI BÖLGEMİZİ FANATİZMİN, RADİKALİZMİN KUŞATMASI ALTINA SOKTU”
Osmanlı devletinin yıkılışından sonra bölgemizin bağrına düşen ateş son yıllarda yeniden harlandı ve ne yazık ki yeni bir yangına dönüştü. Küresel şer odaklarının sömürge politikaları bölgemizi fanatizmin, radikalizmin kuşatması altına soktu. Bu aziz coğrafya vekalet savaşlarının arenası haline geldi. Küresel şer odakları bölgemize terörizm ve ayrılıkçı ideolojiler zerk etmeye çalışırken, Türkiye barış ve güven getirmek için gayret etti.
“ARTIK 1990’LARIN TEK KUTUPLU DÜNYASINDA DEĞİLİZ”
Artık coğrafyamızda Türkiye’nin güçlü iradesine rağmen kirli oyunlar kurmak, oldu-bittiler yapmak mümkün değildir. Önümüzde yeni bir dünya var. Yeni bir çatışma dinamikleriyle şekillenen bu dünyada uluslararası alandaki mücadelenin günden güne daha da sertleştiğini görüyoruz. Milli menfaatler ve milli güvenlik kaygıları ön plana çıkıyor. Artık 1990’ların tek kutuplu dünyasında değiliz. Batıda fanatizm, kültürel ırkçılık ve İslam düşmanlığı günden güne büyüyor. İslam dünyasının ortasında bir ur gibi ortaya çıkan DEAŞ, Ortadoğu’da daha çok parçalanmaya ortam hazırlıyor. Buna karşılık küresel alanda yeni güç merkezleri, yeni işbirliği zeminleri oluşuyor. Türkiye tüm muhataplarıyla azami müştereklerde işbirliği yapmak suretiyle bu yeni dünyada kendine onurlu bir elde etmenin mücadelesini veriyor. Bizim için esas olan milli güvenliğimiz, huzurumuz ve hedeflerimizdir. Bunları tüm dostlarımız ve kardeşlerimiz için istiyoruz.
“AB KATILIM MÜZAKERELERİNİ BAŞLATTIK”
Türkiye 16 yıl önce AB kapısında bekleyen ama pazarlık şansı olmayan bir ülkeydi. Tek bir yöne bakan, statükocu, değişimden korkan, kendine güvensiz içine kapanmış bir Türkiye vardı. Çok parçalı koalisyonlar ve zayıf iktidarlar Türkiye’nin vizyonunu daraltmıştı. Demokratik standartlarını yükselten Türkiye karşılıklı çıkar temelinde dünyaya açıldıkça bölgesel bir güç haline geldi. AB katılım müzakerelerini başlattık. Her bölgeyle yakın işbirliği geliştirdi. Kendimizi hiçbir zaman herhangi bir kampa muhtaç, mecbur ve mahkum hmedik.
“AB İLE TAM ÜYELİKTEN ASLA VAZGEÇMEDİK”
Aktif ve çok boyutlu dış politika izledik. İnsani kalkınma, terörle ve uyuşturucuyla mücadele, güvenlik ticaret gibi uluslararası işbirliği gerektiren konularla müttefiklerimizle yan yana olmaktan mutluluk duyduk. Son zamanlarda muhataplarımızda aynı kararlılığı görmesek de AB ile tam üyelikten asla vazgeçmedik. Batılı muhataplarımız çifte standart uyguladıklarında, terör örgütlerini desteklerinde bunu yüzlerine açıkça ifade etmekten de çekinmedik. Bununla da kalmadık, zira kendi politikalarımızı kararlılıkla uygulamak durumundaydı. Neticede siyasi engellemelere çifte standartlara ve ayrımcılığa karşı Türkiye’nin menfaatlerinden taviz vermedik. Bugün de demokrasiden, özgürlükten, hakların serbestçe kullanılmasından yanayız. Ancak biz aynı zamanda güçlü olmaktan, bağımsız olmaktan da yanayız. Bunları birbirinin tamamlayıcısı olarak görüyoruz. Biz tam bağımsız, tam demokratik ve müreffeh Türkiye istiyoruz.
Allah’ın inayetiyle birlik ve beraberliğimizi koruyarak bütün zorlukları aştık. 16 yıl boyunca Türkiye’yi büyüttük. Yapılacak çok iş, atılacak çok adım var. Şimdi yeni bir yolun başındayız. Yapılacak yeni yollarımız, açılacak yeni hastanelerimiz, kurulacak yeni fabrikalarımız, daha güçlü haline getirilerek eğitim öğretim kurumlarımız var. Kol kanat gerilecek mazlum vatandaşlarımız var. Çiftçilerimize verilecek daha çok müjdemiz var. Her türlü ayrımcılıkla mücadele ederek çalışma hayatında görev bekleyen kadınlarımız var. Yeni imkan ve fırsatlarla buluşturacağımız engelliler var. Sanayicimizi, iş dünyamıza verecek daha çok desteğimiz var. Alın teriyle rızkını kazanan işçi kardeşlerimizin hayatını kolaylaştırmak için atılacak daha çok adımımız var. Büyük Türkiye’yi inşa edeceğimiz gençlerimiz, onların kuracakları yuvalar, dünyaya getirecek nesiller var. Aşkımız, sevdamız, yarınımız, vatanımız var. Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Romanıyla, Sünnisi Alevisiyle, kadını erkeğiyle hiçbir insanımızı dışarda bırakmadan bir ve beraber olarak kucaklayacağımız aydınlık bir geleceğimiz var.
Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına girerken, kuruluşunu ve direnişini tamamlamış milletin yeniden yükselişini görüyorum. 24 Haziran’da da biz bu şahlanışa talibiz. Bizim yeniden yükselişimiz bölgemizin de dünya mazlumlarının da evet sahili selamete çıkışı olacaktır. İçinde bulunduğumuz dünyada Türkiye bölgesinin en önemli gücünün haline geliyor. Yeni dönemde Türkiye küresel bir güç olacak. Önümüzdeki dönem, erdem irade ve cesaretle Türkiye şahlanacak.
YENİ SİSTEMDE İSTİKRAR KALICI HALE GELECEK"
AK Parti’nin bugüne kadar kazandığı 12 seçimin her biri hayati derecede önemliydi. Ama 24 Haziran seçimleri bir milat olacak. Seçimlerin ardından cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle şahlanış ve yeniden yükseliş idealimiz hayata geçecek. Tam kuvvetler ayrılığı ile meclis hükümeti denetlemeye, yargı da bağımsız ve tarafsız şekilde adaletin tecellisine odaklanacak. Milli irade siyasetin merkezine yerleşeceği için demokrasi tüm kurallarıyla eksiksiz işleyecek. Yeni sistemde yönetimde söz sahibi olmanın yegane yolu milletin iradesinden geçecek. Bu yeni sistemde istikrar kalıcı hale gelecek. Hızlı karar, gecikmeyen icraat ve etkili yönetimle ekonomik büyüme ivme kazanacak. Refah ve kalkınma hız kazanacak. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle milli gelir artacağı ve tabana daha fazla yayılacağı için gelir grupları arasındaki makas hızla kapanacak. Ekonomik kalkınma yolunda taş üstüne taş koyan herkes başımızın tacı olmaya devam edecek. Yöneticisinden memuruna, yatırımcısından esnafına ülke ekonomisine katkıda bulunan kim varsa bizi her zaman yanında bulacak.
Herkesin mal güvenliği ve ticaret yapma özgürlüğü hukuk devletinin güvencesi altında olacak. Türkiye’nin dışa açık yapısı sürecek. Biz bugüne kadar hangi sözünü verdiysek yerine getirdik.
“AHDİM OLSUN Kİ…”
İşte şimdi buradan milletimle ahidleşiyorum. Ahdim olsun ki, yeni dönemde Türkiye muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkacak. Türkiye küresel bir güç olarak dünya sahnesindeki yerini alacak. İhracattaki yükselişimiz hızlanarak devam edecek. Enerjide dışa bağımlılığımız azalacak. Yüksek teknolojili ürünlerde yerlilik oranı artacak. Yerli otomobil ve savunma sanayi alanındaki projelerimiz süratle hayata geçecek. Şehirlerimiz, kültür sanat üreten kimlikli şehirler haline gelecek. Bölge ve sektör bazlı teşviklerle istihdam artışı sağlanacak yeni fabrikaların önü açılacak.
“FAİZLER DÜŞECEK”
Ahdim olsun ki, faizler enflasyon ve cari açık düşecek. Türk ekonomisi finansal saldırılara daha dirençli hale gelecek. Türkiye'nin yatırım cazibesi daha da yükselecek. Kanal İstanbul ve Çanakkale köprüsü gibi büyük projeler hayata geçecek. İstanbul’daki yeni havalimanımız 29 Ekim’de hizmete girecek. Tarım ve hayvancılık teşvikleri daha etkin hale getirilerek ülkemiz hedeflerine uygun bir konuma çıkarılacak.
Ahdim olsun ki, dar gelirli vatandaşlarımızın hayat standartları mutlaka artacak. Vergi sistemi daha adil hale gelecek. Dar gelirli vatandaşın üstündeki vergi yükü düşecek. Devlet kurumları arasındaki koordinasyonu artacak, karar alma süreçleri hızlanacak. Daha icraatçı hale gelecek.
Bütün bunları birlikte başaracağız. Türkiye ekonomisini büyütecek ve dünyaya markalar sunacak küresel bir güç haline getireceğiz. Kısa bir süre önce bunun ilk adımlarını attık. Vatandaşlarımıza kamu kurumlarına olan borçlarını yeniden yapılandırma imkanı getirdik. Daha önceki yapılandırmalarda borçlarını ödeyememiş olanları da bu kapsama dahil ettik. Vergi ve SGK primleri konusundaki itilaflara uzlaşma yolunu açtık. Asıl büyük müjdeyi emeklilerimize verdik. 12 milyon emeklimizin tamamına ramazan ve kurban bayramlarımızda 1000’er lira ikramiye verme kararı alarak kendilerine olan şükranlarımızı ifade ettik. İş yeri açan emeklilerimizin yüzde 15 destek primi yüklerini kaldırdık. İmar barışıyla ülkemizin kangren olmuş sorununu kökten çözdük. İmarsız veya imara aykırı yapıların durumuna hukuki çözüm getirdik. Böylece kentsel dönüşüm ve planlı yapılaşmanın önündeki engelleri kaldırmış olduk. Üniversitelere kayıt yaptırıp eğitim öğretime devam edemeyenlere bir fırsat verdik. Yaşlılık aylığını iki kat artırarak 500 liraya çıkarttık. Böylece devletimiz ile milletimiz arasında hiçbir ihtilaflı konu bırakmamaya gayret gösterdik.
Dış politikaya gelince orada da erdem, irade ve cesaretle hamdolsun Türkiye şahlanıyor. Dış politikamızın temel ilkeleri, bağımsızlık, milli çıkar, milli güvenlik ve vicdani duruş olmaya devam edecek. Kimsenin efendiliğini kabul etmediğimiz gibi kimseye de efendilik taslamayacağız. Nasıl kazan-kazan ilkesini bir adım önde anlayışını benimsediysek yine onurlu bir işbirliği zemininde yapıcı bir dış politikayı öne çıkaracağız. Muhataplarımızla göz hizasında eşit seviyede ilişkilerimizi sürdüreceğiz.
“BAŞKANLIK SİSTEMİNİ BUNUN İÇİN GETİRİYORUZ”
Lider ülke Türkiye vizyonumuz devam edecek. Küresel bir güç olmak için kendi silahlarımızı üretmeye devam edeceğiz. Altay tankımız gibi, atak helikopterimiz gibi, İHA’larımız gibi SİHA’larımız gibi savunma sanayi değerlerimizi artıracağız. Hedefimiz karada havada denizde her alanda yüzde 100 yerli savunma sistemlerine Türkiye olarak sahip olmaktır. Bir yandan süratle kendi teknolojimizi üretirken diğer yandan ihtiyaçlarımızı gidermek için arayışlarımızı sürdürüyoruz. Türkiye hem büyük tehditler ve fırsatlar barındıran yeni uluslararası ortamın güçlü bir aktörü olacak. İşte başkanlık sistemini bunun için getiriyoruz. Türkiye güçlendikçe sadece dünya 5’ten büyüktür demekle kalmayacak dosta düşmana gösterecek.
“TEK BİR TERÖRİST BIRAKMAYANA KADAR OPERASYONLARIMIZ DEVAM EDECEKTİR”
Ülkemizin birliğine ve dirliğine kast eden terör örgütleriyle mücadelemizi en küçük zafiyete meydana gelmeden sürdüreceğiz. Bu can bu bedende olduğu müddetçe terör örgütlerine dünyayı dar etmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Türkiye yeni dönemde sınırlarını terör örgütlerinden temizlemek için harekatlarına yenilerini ekleyecektir. Güney sınırlarımız boyunca oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu paramparça ettik. En son Afrin’de destan yazan kahramanlarımız yeni görevlere de hazırdır, bunu da gördük. Tek bir terörist bırakmayana kadar operasyonlarımız devam edecektir. Millet olmanın temel şartı olan hürriyet siyaset anlayışımızın temelini oluşturan milli iradenin tecellisi için kaçınılmazdır.
AK Parti özgürlükler partisidir. Öyle olmaya da devam edecektir. Irkçı, yabancı düşmanı, cinsiyetçi, bölücü olmayan tüm fikirlerin özgürce ifade edilmesi, yayılması, propagandasının yapılması örgütlenmesi devletimizin güvencesi altındadır. Bireysel özgürlükleriniz de emanetimizdir. 15 Temmuz gecesi canından vazgeçen bir milletin özgürlüklerini kısıtlamaya kalkmak da, milletimizin buna razı geleceğini düşünmek de akla ve mantığa uygun değildir.
“DAVAMIZIN ÖZÜNDE ADALET VARDIR”
Yolsuzlukla yoksullukla yasaklarla mücadele etmek en önemli hedeflerimiz arasında olmaya devam edecektir. Bir kez daha haykırıyoruz. Davamızın özünde adalet vardır. Zalime duyduğumuz öfke de, mazluma duyduğumuz şefkat de adalete olan bağlılığımızdandır. 24 Haziran’dan sonra da adaletin kurumsal yapısının, bu yapıyı güçlendirmek suretiyle özellikle sosyal adaletin tam anlamıyla her alanda tesisi önceliğimiz olacaktır. Ekonomide, devleti hizmetlerinde, çalışma hayatında, siyasette ve diğer tüm alanlarda adaletin tesisi siyasetimizin amacını oluşturmaya devam edecektir.
“HELALLEŞME, BALKON KONUŞMASI, EMPATİ, BEYAZ SAYFA AÇMAK GİBİ KAVRAMLARI TÜRK SİYASETİNDE BİZ İŞLER HALE GETİRDİK”
Devletin, mülkün, nizamın, sosyal barışın temeli adalettir. Onun için insani yaşat ki devlet yaşasın anlayışını şiar edindik. Kuruluş ve diriliş döneminin kaçınılmaz çalkantıları içerisinde kendisini ötelenmiş hisseden herkese devletimizin şefkat merhamet ve adaletli kolları sonuna kadar açıktır. Milletimizin huzuruna, birliğine, dirliğine düşmanlık etmeyenler, bizimle aynı rüyayı görmeseler bile, aynı derecede değerlidir. Bu zamana kadar yanımızda olmayan, ya da karşımızda bulunanlara da diyorum ki milletimiz bir bütündür. Her bir vatandaşımızın iradesi değerlidir. Birimiz özgür olmadıkça diğerlerimiz de özgür olamaz. Birimiz kendini huzurlu hmedikçe diğerlerimiz de kendini huzurlu hissedemez. Onun için helalleşme, balkon konuşması, empati, beyaz sayfa açmak gibi kavramları Türk siyasetinde biz işler hale getirdik. Onun için gel ne olursan ol yine gel dedik. Gelin canlar bir olalım dedik. Yaradılanı severiz yaradandan ötürü severiz dedik. Önümüzdeki dönemde bu temel ilkeye çok daha sıkı sarılacağız. Tek bir vatandaşımızın dahi adalet dairesinin dışında kalmaması için her türlü çabayı göstereceğiz.
Sevgili hanımlar, siz bizi hiçbir zaman yalnız bırakmadınız. Bu davaya hizmet edenlerin, fedakarlık yapanların başında ben hanım kardeşlerimi görüyorum. Sizlerin gücüne yola çıktığımız ilk günden beri inandım. TBMM’de kadınlarımızın temsil oranını tarihin en yüksek seviyesine taşıdık. Sosyal hayatın bütün alanlarında ve karar mekanizmalarında kadınlarımızın varlığını, katkısını geleceğimiz için hayati gördük ve adımlar attık. Kadınlarımızı güçlendirmenin ülkemizi güçlendirmek olduğuna hep inandım. Yeni yönetim sisteminde imkanları kadınlarımızla daha fazla paylaşacağız. Eğitim öğretimden istihdama sağlıktan aileye kadar kadınları desteklemeye devam edeceğiz.
Kadına karşı şiddet, istismar, taciz insanlığa karşı işlenmiş büyük suçlardır bunu da böyle ifade ediyorum. Bu ayıbı ülkemizden tamamen silene kadar tüm gayretimiz sürecek. Cahiliye adetini ayaklarımızın altına aldık ve alacağız. Kadınları bu ülkenin ve milletin her türlü hakka eşit bireyleri haline getirene kadar bu mücadeleye devam edeceğiz.
Sevgili gençler, siz şahlanışımız ve yükselişimizsiniz. Erdem, irade ve cesaretle Türkiye’yi siz şahlandıracaksınız. Siz geleceğimizsiniz. Size emretmeyeceğiz, size dikte etmeyeceğiz, sizi kalıplara sokmak için çalışmayacağız. Biz sadece sizinle beraber çalışacağız, yol yürüyeceğiz. Size daha fazla alan açacağız. Doğruyu sizinle beraber tartışıp hayata geçireceğiz. Ülkemiz sizinle küresel güç olacak. İstihdamımız sizinle büyüyecek. Vizyonumuz sizinle genişleyecek. Adalet sizinle yükselecek. Eğitim-öğretim sistemimizi sizin beklentilerinizi karşılayacak şekilde geliştireceğiz. Hiçbir terör örgütünün ağına düşmenize izin vermeyeceğiz. Eğitim-öğretim hayatınızın ardından edindiğiniz bilgi ve birikimlerinizi iş hayatına aktarmanızı sağlamak için gereken adımları birlikte atacağız. Farklı lisanlar, güncel gelişmelerle birlikte elbette dünyayı daha iyi tanıyacaksınız. Geçmişini bilmeyen, geleceğini inşa edemez.
Gelin cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini sizlerle birlikte hayata geçirelim. Önümüzde uzun bir yol var. Yapılacak çok işimiz var. Bizi yolumuzdan döndürmeye çalışanlar unutmayın hiç bitmeyecek. Bizim de birliğimiz dirliğimiz hep sürecek. Cumhur ittifakı bu birlik ve beraberlik anlayışının siyasete yansımasıdır. Türkiye’nin yeni hükümet sistemiyle şahlanışıdır. Türkiye'nin aydınlık geleceği için tüm toplum kesimleriyle siyaset ahidleşmesinin ta kendisidir. Biz işte bu ahdi rabiayla sembolleştirdik.