Çay boyunca rüzgara direnen sazlıklar, göçen kuşların hüznüyle saçını başını söğüt dallarına vuruyor. Yaprağını Devrez’in gök grisi suyuna bırakan sıska kavaklar, perdeler halinde boş tarlalara gölgeler bırakıyor. Yerli halkın Gümele dediği, kiremitleri kırık, eski bağ evleri, günlerden soğuğun günü ya ahşap direklerinde ayazı ağırlıyor. Hemen yanı başıma çıkan toprak yol özgürlüğe kavuşurcasına Devrez’i bir başına geçerek Aşağıkayı köyünün gittikçe kararan vadisinde gözden kayboluyor.
Kimi ahşap kimi beton kimi kargir, bakımlı bakımsız köy evlerinin bacalarından çıkan duman nereye gideceği şaşırıyor. Bir eve bakıyorsun hayat başlamış diğerine bakıyorsun her şey oracıkta bitmiş. Görünen hayat yol aynasına yansıyor. Zaman, yol arkadaşımın yüzüne bıraktığı izler kadar, kuzeye akan çayın kıyılarına da insandan bir şeyler bırakıyor.
Şehre yaklaştıkça heyecanım artıyor. Uzaktan görünen evler. Ilgaz’a doğru tırmanan coğrafya. Evimin çekmecesinde saklı üç yaşımın ender fotoğrafı, bu ilçede çekilmiş. Hatırlamasan da şu bedenimin yaşadığı birkaç yıl var burada. Şimdiye kadar kaç nefes almışsa kirli ciğerlerim, küçük bir bölümünde Tosyalı birkaç nefeste var. Üç nefeslikte olsa değer geldiğime , yaşanmış ama hatırlanamamış yıllara.
İstanbul- Samsun Karayolunun Tosya girişindeyiz. İşletmeciliğini Hasan Şen’in yaptığı yol üstü mekanı. Bağevi... Pek usta olmasam da dostlarımın övgüsüyle gezicigillerden gezgin sayıldığım söylenir. Bağevi şık bir isim. Tosyalılar işletme sahibine, “yahu kardeşim bizim Gümele’ye bağevi dedin “diye kıyameti koparmış. Gümele ne diyeceksiniz. Tosyalılar’ın geleneksel, küçük, eski ahşap bağevlerine verdikleri isim. Ama bizim Bağevi gümeleden farklı. İçinde Tosya’dan tarihi izler taşıyan orta çaplı bir işletme. Eskiden kullanılmayan bir yeri işletmecisi mükemmel bir yer haline getirerek canlı kılmış. İnsanların hizmetine sunmuş. Yazacak kadar görsel, okuyacak kadar şiirsi, içinizi ısıtacak kadar lezzetli., benim senin onun, bizim sizin, gelip geçen, İpek yolunun ve yolcularının bağevi işte! Tek kelimeyle bayıldım yer.
Siz hiç Tosya işi yaş tarhanadan yapılmış çorba içtiniz mi? Ilgaz’ın kokusunu burnunuza taşıyan, o doğanın ihtişamını midenize sunan bir kahvaltı yaptınız mı? Daday usulü etli ekmeği tattınız, Kastamonu’nun o lezzetiyle ünlü gizli kahramanı pastırmalı ekmeğini hiç yediniz mi? Tosya’nın ünlü pirincinden pilavını denediniz mi? Kiremitte köftesini, köy yoğurdunu, ayranını daha neler var neler. Bence; Bağevi’nde bir nefeslik mola vererek köy kadınının emeği, ustasının becerisiyle bütün bunları bir tadın derim.
Kahvaltı yaptınız, bir öğlen ya da akşam, karnınızı doyurdunuz. Hemen yanı başınızda tarihi bir mekan bulacaksınız. İşletmenin simgesi Bağevi. Üç katlı. Duvarları, eskiden kullanılan ne kadar tarım aleti varsa güzel bir dekor yapmış. Çıkın ahşap merdivenlerden salonlar ve odalar, gece de kalabilirsiniz. En üst kattaki manzarayı sakın kaçırmayın. Çayınızı burada için. Bakın uzaklara önünüzde İpekyolu, karşınızda dağlar. Anlayacağınız geçmiş ve gelecek iç içe. O tarafa giden grupların, fotoğrafçıların, yolcuların uğrak yeri burası değilse hiçbir yer olamaz herhalde. Kocaman bahçesi var. İsterseniz dışarıda oturun hizmet masanıza gelsin. Mutfak dahil her taraf tertemiz. Çalışan personelin saflığını ve sıcaklığını anlatmam gereksiz. Tanıyınca onu da siz görün isterim. Bağevi’nde aklımdan kalan son şey şu oldu. Bir gün geçirdim doyamadım. Bir günde siz uğrayın sevgili yolcular. Yer neresi mi dediniz? Çıkın İstanbul veya Ankara’dan Samsun’a gidiyorsunuz ya Çankırı’yı geçtiniz, pirinciyle ünlü ilçeye vardınız... Ya da Samsundan çıktınız geliyorsunuz! işte tam orada Tosya’nın girişinde, İpekyolu’nda bir bağevi...
BAĞEVİ
İstanbul- Samsun Karayolu
Tosya Girişi/ KASTAMONU
GSM: 0532 356 28 20
H.İhsan Sönmez