Doğa ve Hayvan Belgeselleri

Genelde doğanın mükemmelliğinden söz edilip, insanlar ülke ülke gezerek, belli güzelliklerle sarmaş dolaş olmak için can atsalar da, doğanın vahşiliği de sık sık gündeme gelebilmekte. Nasıl insanın iyi ve güzel yanları olduğu gibi, çirkin ve de çok tehlikeli davranışları varsa, doğanın da, şahane güzellikleri yanı sıra, beğenilmeyen çok tehlikeli yanlarının da olduğu bir gerçek. Bu gerçekleri Doğa ve Hayvan belgeselleri sayfasından takip edebilirsiniz.

 

Doğanın doğal dengesinin acımasızlık üzerine kurulu olduğunu hiç akıldan çıkartmayalım. Doğada adalet diye bir şey yok. Popülasyon güçle doğru orantılı. Dengeyi sağlayansa, güçlülerin sayısının az, güçsüzlerin sayısının fazla olması. Tıpkı, büyük balıkların sayısının sınırlı, küçük balıkların sayısının ise sınırsız olması gibi. Karada da aynı denge söz konusu. Tüm canlılar bir besin zinciri oluşturuyor. Zincirin halkalarıysa bütün canlılar. Herkes birbirini yiyerek hayatta kalabiliyor. Belki de doğanın vahşiliği sayesinde bütün canlılar ayakta kalabiliyor. En küçük mikro organizmalardan en iri dev hayvanlara kadar uzanan bir çizgide, insan da en ortada ama zekasıyla en güçlü canlı olarak, doğanın vahşiliğiyle her alanda mücadele etme becerisini gösteriyor.

  İnsanoğlu ilk oluşumunda doğayla, doğanın zorluklarıyla mücadele etmiş. Bu mücadelenin zorluğu karşısında bir araya gelip, toplu olarak doğayla mücadele etme akılcılığını gösterirken bu sefer de, kendi aralarında şu ya da bu nedenlere dayalı olarak mücadele etmeye başlamışlar. Bu mücadele hala devam ediyor. İnsan, tarih boyunca iki ilişki ile karşı karşıya. Birincisi "İnsan-doğa", ikincisi ise "İnsan-insan" ilişkisi. Bu iki ilişkinin de temelinde savaş var. İnsanoğlu günümüzde doğaya karşı yani doğal afetlere dönük ciddi mesafeler almış olsa da, doğanın doğal dengesini bozduğu içindir ki, doğanın giderek çok daha acımasızlığıyla karşı karşıya olduğumuz bir gerçek!