Lösemide doğru tutum tedavi kadar etkili!
Tıbbi tedaviyle tam iyileşme şansı yüksek olan akut lösemiden korkulmaması gerektiğini hatırlatmak, toplum olarak lösemi tedavisi gören kişilere ve ailelerine ihtiyacı olan, maddi-manevi her türlü desteği vermenin önemini vurgulamak amacıyla belirlenen hafta Uluslararası Lösemili Çocuklar Haftası olarak anılıyor.
Halk arasında “kan kanseri” diye bilinen lösemi, çocukluk çağında görülen kanser türlerinin yüzde 35’ini oluşturduğunu ve ilk sırada yer aldığını belirten uzmanlar, ülkemizde her yıl 16 yaşın altında ortalama bin 200- bin 500 arası çocukta lösemi vakası tespit edildiğine dikkat çekiyor.
Ebeveynlere tavsiyeler
Bu yıl 28-31 Mayıs tarihleri arasında belirlenen hafta dolayısıyla açıklama yapan Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi’nden uzman psikolog Esma Uygun, hastalık teşhisinin konulmasıyla beraber ebeveynlerde ortaya çıkan kaygının kontrol altına alınması gerektiğini vurguladı.
Ebeveynin kaygısı, çocuğu da kaygılandırıyor!
Esma Uygun, ebeveynlere şu tavsiyelerde bulundu:
“Çocuğu lösemi tanısı alan ebeveynler, yüksek kaygı ve huzursuzluk yaşamaktadırlar. Elbette ki en kıymetli varlığı olan çocuğuna kanser teşhisinin konulması her anne babayı fazlasıyla kaygılandıracaktır. Genellikle ebeveynler bu durumda çocuğuna normalin üzerinde ilgi alaka göstererek yansıtmaktadırlar. Çocuk ise bir şeylerin yolunda gitmediğini hissedecektir. Ebeveynin kaygısını hisseden çocuk da kaygılanmaya başlayacaktır. Bu nedenle öncelikle kendi kaygınızı kontrol altına almalısınız.
Hastalığıyla ilgili bilgisi artan çocuğun kaygı ve çaresizliği azalıyor!
Çocuk hangi yaşta olursa olsun mutlaka ona uygun kelimelerle durumu açıklayabiliriz. Ancak çocuğun hastalığı hakkında bilgilendirilmesi ve tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu bilmesi önemli bir noktadır. Çocuğun hastalığıyla ilgili bilgisi arttıkça kaygısı ve çaresizlik duygusu azalacaktır. Anne babanın löseminin tedavisi olan bir hastalık olduğunu bilmesi ve çocuğuyla konuşurken sakin, soğukkanlı olabilmesi çok önemlidir. Hastalığın tedavisinin olduğu çocuğun anlayacağı bir dille ifade edilmeli, sakin bir ifadeyle anlatılmalı ve tedavi olan kişilerle ilgili olumlu örnekler paylaşılmalıdır.
Çocuklara ne söylendiğimizden çok nasıl söylediğimiz önemlidir. Hastalıktan bahsederken rahatlatıcı ifadeler kullanmak gerekir. Cevabını bilmediğimiz sorular olduğunda doktoruna sorabileceğimizi söylememiz gerekir. Tedavide yaşayabileceği zorluklar ve uyması gereken kurallar konusunda bilgilendirme yapılmalıdır.
Sosyalleşmesine imkân sağlanmalı
Çocuğun tedavi süresi okulundan, sosyal ortamlardan uzaklaşmasına neden olduğundan sosyalleşmesi için doktorunun bilgisiyle yapılabilecek her türlü aktiviteye katılımı sağlanmalıdır. Akranlarıyla görüşmesi için uygun ortamlar yaratılmalıdır. Tedavisi bitmiş arkadaşlarıyla tanıştırılması, onlarla yaşayacağı paylaşımlar hem psikolojik açıdan rahatlama sağlayacak hem de sosyalleşme sürecine destek olacaktır.
Çocuğa kısa vadeli ve uzun vadeli hayaller kurdurmak onun umutlarını destekleyecektir. Bu hayallerin gerçekçi hayaller olmasına dikkat etmek gerekmektedir. Hastaneden çıktıktan sonra yapılacak sosyal etkinlikler, okul yaşantısına dair kısa süreli hayaller, ileride yapacağı meslek, tatil planları gibi konuları konuşmak umut verici olacaktır.
Olumsuz yorumlar için motivasyon şart
Çocuğun yakın çevresinin bilgilendirilmesi ve desteklerinin alınması sağlanabilir ancak toplumdan gelen bilinçsizce söylemleri kontrol etme şansımız yoktur. Eğer aile ve çocuk hastalığın ne olduğunu bilir ve tedaviye motive olur ve kabullenirse dışarıdan yapılan yorumlar onları olumsuz etkilemeyecektir. Sosyal çevrede bilinçsizce yapılan yorumlar sakin ve aydınlatıcı bir yaklaşımla çocuğa açıklanmalıdır.”