GENÇ NÜFUSUMUZ ZENGİNLİĞİMİZDİR
Genç insan nüfusu olarak dünyada birçok ülkenin kıskanacağı yoğunluğa sahibiz. Avrupa ülkelerinde yaşlı nüfus yoğunluğu, onlar için gelecekte bir takım riskleri içinde barındırdığı, uzmanlar tarafından açıklanıyor. Bir soru sorsak:
Genç nüfus mu, yoksa iyi eğitim almış, kapasitesi yüksek, nitelikli bir nüfus mu? Tercih edilen hangisidir?
Doğru cevap için elbette her ikisi demek gerekiyor.
Milli Eğitim Bakanlığı istatistiklerine göre bu yıl, okul öncesi, ilköğretim, ortaöğretim kurumlarında örgün eğitim alan toplam,18 Milyon 108 bin 860 öğrencimiz bulunmaktadır.
Üniversitelerde Fakülte düzeyinde okuyan 3 Milyon 500 Yüz Bin, Vakıf Üniversitelerinde okuyan 500 Bin, Toplam 4 Milyon Üniversite öğrencisi var. Bu sayılara Açık Öğretim Fakültesinde okuyanlar, yüksek lisans, doktora yapan öğrenciler dâhil değil.
Nasıl bir genç nüfus zenginliğine sahip olduğumuzu bize, bu rakamlar çok açık bir şekilde gösteriyor.
AB ülkelerinde ciddi oranda geriye doğru seyreden genç nüfus oranlarından bahsediliyor. Sadece Almanya'da iki yılda azalan genç nüfus sayısı, beş yüz bin civarında. Buna göre kaygı duymakta haklılar. Muhtemelen Almanya ve bazı AB ülkelerinin önümüzdeki yıllarda dışarıdan işçi almak zorunda kalacakları söyleniyor.
Bizde genç nüfus zenginliği yüksek düzeyde seyrederken; bize düşen öncelikli görev, Türkiye'nin geleceği açısından bu çocuklarımızı dünya standartlarında yetiştirmektir. Çocuklarımızı evrensel normlarda yetiştirmek için eğitim politikalarımızı çağın şartlarına göre hazırlamazsak, genç nüfusumuzu gelecekte, Avrupa'nın hizmet sektörü ve ağır işçiliği için kapılarında beklemeye mahkûm etmiş oluruz.
Büyük önder Atatürk'ün “Türk Milleti çalışkandır, Türk Milleti zekidir” sözündeki gerçeklik, onlara eğitilmeleri ve yetişmeleri için gerekli olan zemin ve şartlar hazırlandığında görülecektir. Bu sağlandığı takdirde, onlar size, en iyi şekilde cevap vereceklerdir. Yeter ki çağa göre gerekli olan ne varsa sağlanmış olsun.
Bizim gençlerimiz de,Avrupa gençlerinden geri kalmazlar, bilakis onlardan çok daha akıllı ve yetenek sahibi oldukları hususunda şüphe yoktur.
Ancak, üzülerek söyleyeyim; eğitme ve yetiştirme konusunda bazı eksiklerimiz, ihmallerimiz vardır. Teknik liseden 46 yıl önce mezun oldum. Geçen yıl okulumuzda mezunlar gününde buluştuk. Makine, motor ve elektrik bölümlerini gezdiğimizde gördük ki; 46 yıl önce aynı alet edevat, torna ve frezeler var. İçim burkuldu, çok üzüldüm. Sonra da ara eleman yetiştiremediğimizden yakınıyoruz! Nereye baksak hep iç karartıcı manzaralarla yüzleşiyoruz. Klasik lise eğitimlerinin niteliği 50 yıl öncesinden çok çok geride. Peki, bunları kim düzeltecek? Çağı yakalamak veya çağa ayak uydurmak bu şekilde mi olacak?
Hedefleri net konmamış yöntemlerin uygulandığı bir ortamda çocuklarınızın çok zeki, çok akıllı ve çok becerikli olmaları neye yarar? Ortaöğretimi geçtik, üniversitede bile, bir konuyu derleyip toparlayıp doğru dürüst bir sunum haline getiremeyen üniversite öğrencileri görüyorum ben.
Biz zamanı ıskalayamayız. Bu genç zenginliğimizi heba edemeyiz.
Bir avuç özel liselerden, yüksek puanlı Üniversitelerden yetişmiş gençler görüyor, fuarlarda, projelerde başarılarını izliyoruz; ancak koskoca Türkiye'yi bir avuç genç ile muasır medeniyetler seviyesine yükseltemeyiz. Hele birde burada ilgisizlikten aradığını bulamayıp yurt dışına gitmek durumunda olanları hesaba katarsak…
Etkili ve yetkili makamların bir an önce adımlarını atması gerekecektir diye düşünüyorum.Albert Einstein çok güzel söylemiş: “Hayal gücü her şeydir ve sizi bekleyen güzelliklerin ön izlemesi gibidir.”
İnsanların başarılı olma isteği rüyalarını süsler; ama sadece gerçek anlamda isteyenler başarılı olabilirler. Burada temenni ederim ki, yöneticiler nüfusumuzun 1/3 ünü teşkil eden gençlerimizi geleceğin Türkiye'sini sırtlayacak şekilde yetiştirme hayalleriyle sistemlerini kurup, hedeflerine ulaşsınlar. Aynı şekilde genç kardeşlerimizde ideallerini belirlesinler, hedeflerine odaklansınlar.
Sınıfta kalmanın olmadığı, en düşük puanlı öğrencilerin meslek liselerine yönlendirildiği, iş alanı yok denecek kadar az olan mesleklerin üniversitelerdeki bölümlerinde yüksek sayıda kontenjanlarının olduğu, iş arayanların çoğunluğunun masa başı iş beklentisinde olduğu, eğitim sendikaları, eğitim seviyesini yükseltecek hedeflerin dışında faaliyet gösterdiği sürece; başarıya ulaşmamızın hızı çok yüksek olmayacaktır.
Herkes, ama herkes, görev bilinciyle üzerine düşeni yapmaya çalışırsa, ancak birey, toplum ve millet olarak ülkemizi dünya standartlarında bir yere taşıyabiliriz. Aksi takdirde gelecek nesillerin, bizden hiç de iyi söz etmeyeceklerini aklımızdan çıkarmayalım.
Sevgiyle kalın.