PEKİ KORONA SONRASI BİZLERİ NELER BEKLİYOR?
Korona virüs salgınının sosyal, ekonomik ve politik sonuçları kadar psikolojik sonuçlarının da olacak olması kaçınılmaz. Tüm dünya insanları olağandışı günler yaşamaya devam ediyor, tüm alışkanlıklarımız, rutinlerimiz ve hatta planlarımız değişti, virüsün yayılma şekli ve hızı nedeniyle çevremizdeki insanlara yönelik güven duygumuz dahi sarsıldı. Peki ya sonrasında bizi neler bekliyor?
Korona virüs salgını sona erdikten sonra psikolojik olarak bizi bekleyen çeşitli riskler beklemekte, depresyon, panik bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu ve obsesif kompulsif bozukluk gibi hastalıklar bu listenin üst sırasında yer alır.
Depresyon, kişinin kendini sürekli olarak mutsuz hissetmesi, ilgi ve istek alanlarını kaybetmesi, içe kapanma ve öz bakımımda azalma yaşaması uyku ve iştah alışkanlıklarında değişiklikler olması gibi belirtiler ile kendini gösteren yaygın bir ruhsal hastalık tablosudur. Virüs sonrasında ortaya çıkabilecek ekonomik sorunlar, yaşanabilecek muhtemel iş ve gelir kayıpları, dünyaya ve geleceğe yönelik güvensizlik ve çaresizlik hislerinin artması depresyonu kolaylaştırabilecek faktörler olarak önümüzde durmakta.
Panik bozukluk, kişinin kendi bedenini fazla dinlemeye başlamasının yol açtığı bir tablodur. Virüs salgını esnasında yetkili veya yetkisiz bir çok kişi, kurum veya kaynaktan edinilen bilgiler sonrası insanların bazı bedensel tepkilerini ( öksürme, hapşırma, nefes darlığı hissi vb) zihinsel olarak felaket senaryolarına dönüştürmesi panik atakların ortaya çıkmasına neden olabilir. Tekrarlayan panik atakların zaman içinde kişinin hayat kalitesinde belirgin bozulmalara yol açması muhtemeldir.
Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) “takıntı hastalığı” olarak de bilinen bir hastalık tablosudur. En sık görülen şekli de temizlik takıntısı davranışları ile giden formudur. Virüs ile ilgili ellerimizi nasıl ve ne kadar yıkayacağımız , dezenfaktan ve kolonyayı nasıl kullanacağımız konusunda yaygın bir gündem mevcut olması, virüsün hangi yüzeyde ne kadar canlı kalacağı, yüzeylerin, eşyaların hatta yiyeceklerin nasıl temizlenmesi gerektiğine yönelik bu kadar yoğun doğru/ yanlış enformasyon yağmuruna tutuluyor olmamamız OKB için riski artırıyor. Elbette ki virüsten korunma konusunda uymamız gereken hijyen kuralları önemlidir hastalık olan ise bunun fazlasını yaparak, hayatımızın merkezine bunu koyarak yaşantımızı daha da zorlaştırma halidir.
Kişinin bedensel bütünlüğüne tehdit oluşturan yaşam olaylarına travma adı verilir. Bu kavramı bizim ülkemizde en iyi bilen şehirlerden birisi Kocaelidir. 1999 depreminin acı izleri ve hatıraları hala herkesin zihnindedir. Bu olay sonrası uzun süre evine girmeyenleri, sürekli tetikte yaşayanları, toplumdan kopma yaşayanları hepimiz hatırlıyoruz. Bu virüs salgını da insanları ölümle tehdit eden bir travmatik süreç. Virüs salgını sona erdikten sonra salgın esnasında yaşanan olağan üstü durumdan zihinsel olarak uzaklaşamamak, eski alışkanlıklarımız ve toplumsal yaşam tarzımıza dönmekte terddütler yaşamak mümkün.
Sonuç olarak virüs salgını sonrasında hepimizi bireysel ve toplumsal olarak, psikolojik açıdan zor bir dönem bekliyor. Bugünden kendimizi zihinsel olarak salgın sonrası döneme hazırlamak, yaşadığımız günlerin olağan dışı günler olduğunu unutmamak, normalimizin bu olmadığını sık sık hatırlamak önemli.
Uzm. Dr. TUNCER SAYDANOĞLU
MEDAR Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı