KIRIK PEYNİR...

KIRIK PEYNİR

Oyuna çok düşkündü.

Çalçene arkadaşlarıyla çay bahçesi kırması kahvehaneye gider, favorisi okey ile gündemi belirleyen kağıt oyunlarına bayılırdı.

Yancıları hiç sevmez.

Oyun seyretme bahanesiyle masaya yaklaşan bedavacı tiplere ifrit olurdu.

Öğle üzeri başlayan oyun seansları akşama kadar sürer gider, evden verilen siparişleri almayı çoğu zaman unuturdu.

Birgün “İkindiye doğru gel, akşama börekyapacağım, pazardan bir kilo kırıkpeynir al, bak bu sefer unutma!” dedi eşi. 

Hiç unuturmuydu?

Yoksa başına gelecekleri biliyordu.

Peynir diye diye kahvehaneye gitti.

Peşpeşe okey atmanın adrenaliyle peynir bir yana kendisini bile unuttu.

Zevzek bir arkaşının peynir fiyatından konuşması üzerine paniğe kapıldı.

Bir iki el sonra oyun bitince dört nala pazarın yolunu tuttu.

Cumartesi günüydü ve pazar kuruluydu.

Alış verişin gözde adresi peynirci Bilal’di.

Bu Bilal varya beldede LeonardaVinci’den fazla tanınıyordu.

Balıkesir’den getirdiği lezzet zengini peynirler için tezgahın önünde damaktadı kuyruğu hiç eksik olmuyordu.

Nefes nefese tezgahın önünde durdu.

-Bana hemen bir kilo kırıkpeynir!

-Ooo günaydın bu saatte kırıkpeynir mi kalır abi?

-Yok mu?

-Yok anam babam sabahtan geleceksin, saat dört!

-Bilal Allahını seversen bir şey yap!

-Yapamam abi inan bitti, istersen tenekelere bak!

-O zaman bir kilo peynirver, ama ufalada ver!

-Olur mu abiya! Peyniri kırmak ne!

-Yahu Bilal ne diyorsam onu yap, parasıyla değil mi?

-Eh madem öyle istedin tamam. Ne tuhaf müşterisin ya!

-Hah söyle!

-Neden böyle yaptığını anlamadım, bir daha erken gel!

-Anlamayacak bir şey yok kardeş, kırıkpeynir almadan eve gidersem the joly jokerin salaklığından girip unutkanlığımın kare kökünden çıkar hanım.

Bu yetmez ev kariyerimi peynir tenekesinin içine koyar.

Yani hatunun çıldırma nedeni olmak istemiyorum.

Liğme liğme olacağıma, peyniri kırdırmak daha iyi fikir değil mi?

Bütün peyniri değil kırık zekayı kullanacaksın!

 

H.İhsanSönmez