TÜRKİYE'DE HER 5 ÇOCUKTAN 1'İ SİBER ZORBALIK YAŞIYOR
Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Emel Baştürk Akça, TÜBİTAK'ın desteğiyle çocuklar üzerinde ciddi psikolojik ve fiziksel zararlara neden olabilen siber zorbalığın Türkiye'de ne kadar yaygın olduğunu ve gençlerin bu konudaki bilinç düzeyini ölçüp farkındalık oluşturmak amacıyla 7 ilde 7 ve 8'inci sınıf öğrencisi bin 400 çocuğun katılımıyla anket yapılarak çeşitli sorular soruldu. Yine aynı ilerdeki 80 öğrenciyle de yüz yüze görüşülerek internet ortamında yaşadıkları olumsuzluklar tespit edildi.
Araştırma kapsamında ilginç sonuçlara ulaştıklarını söyleyen Emel Baştürk Akça, "Siber zorbalık, internet teknolojileri aracılığıyla bireylerin ya da grupların bir kişiye yönelik olarak korku, tehdit, taciz gibi rahatsız edici içerikler göndermesi ya da paylaşması olarak tanımlanabilir. Siber zorbalık kavramı özellikle çocuk ve ergenlerin dijital ortamda yaptıkları uygun bulmadığımız, rahatsız edici davranışları tanımlamak için kullanıyoruz. Biz de TÜBİTAK'ın desteğiyle Türkiye'de Siber zorbalığın ne kadar yaygın olduğunu anlamaya yönelik bir çalışma yürüttük. 7 ilde bin 400 öğrenci ile anket çalışması yaptık. Anketin ardından da 80 civarında öğrenci ile bire bir görüşmeler yürüttük. Bizim çalışmamızda gördüğümüz kadarıyla önemli, çarpıcı sonuçlar karşımıza çıkıyor. Örneğin, siber zorbalığın en yaygın olduğu ilin İstanbul olduğunu görüyoruz. Bu da dijitalleşme oranının yüksekliği ile paralel olarak artıyor. İnternet kullanım oranları arttıkça, siber zorbalığa maruz kalma ve zorba olma oranı da yükseliyor. Siber zorbalığa maruz kalma durumu Türkiye'de yüzde 20-25 civarında. Zorbalık yapma durumu biraz daha düşük" dedi.
'TÜRKİYE'DE HER 5 ÇOCUKTAN 1'İ SİBER ZORBALIK YAŞIYOR'Türkiye'de her 5 çocuktan birinin siber zorbalık yaşadığını ifade eden Akça, "Fakat biz çalışmamızda gördük ki, farklı sorularla ölçtüğümüzde aslında öğrencilerin daha fazla biçimde siber zorbalık yaşadığını ya da bir şekilde bu sürece dahil olduklarını görüyoruz. Örneğin, yüzde 50'nin üzerinde oranlarla öğrenciler, çocuklar en az 1 kez de olsa küfür içeren mesajlara maruz kalmışlar, kendileri ya da paylaşımlarıyla dalga geçilmiş ya da kendilerine hoşlarına gitmeyen lakaplar takılmış. Kendilerinin yaptıkları nelerdir diye baktığımızda da, aslında dalga geçilmekten muzdarip olmalarına rağmen kendileri de yüzde 40'ın üzerinde oranlarla başkalarının paylaşımlarıyla dalga geçmiş olduklarını söylüyorlar. Yani alay etmek çok yaygın bir siber zorbalık biçimi. Yine en yaygın şekilde karşımıza çıkan zorbalık biçimlerden biri dijital ortamda, sosyal ağlarda dedikodu yaymak, başkalarının sırlarını ifşa etmek. Genellikle eski arkadaşlar veya buna bir nevi flört şiddeti de diyebiliriz. Arkadaşlarının eski paylaşımlarını ifşa ederek bir şekilde onlardan öç almaya çalışıyorlar. Bu tür davranış şekilleri siber zorbalık olarak tanımlanıyor. Türkiye'de öğrenciler çok yoğunluklu olmamakla birlikte yaygın biçimde siber zorbalığa maruz kalıyorlar. Şu anda Türkiye'de her 5 çocuktan birinin siber zorbalık yaşadığını söyleyebiliriz. Maruz kalıyor, mağdur oluyor ya da bir şekilde zorbalığa karışıyor. Siber zorbalığın yaygınlığından çok yarattığı etkiler çok önemsenir" diye konuştu.
'CİDDİ PSİKOLOJİK SORUNLARA YOL AÇIYOR'Akça, Avrupa ve Amerika'da siber zorbalık nedeniyle intihar vakalarının yaşandığını ifade ederek, şöyle konuştu:
"Siber zorbalık çevrimiçi riskler arasında sonuçları en ağır olanların başında yer alıyor. Pek çok Avrupa ülkesi ve Amerika'da siber zorbalık nedeniyle intihar vakalarıyla karşılaşılıyor. Yani duygusal boyutları gerçekten ciddi boyutlarda. Çünkü ergenler sosyal çevrelerinin kendileri hakkındaki düşüncelerini yetişkinlerin düşüncelerinden daha çok önemserler. Yani anne-babalarından çok sosyal çevreleri, kendi akranları onlar için önemlidir. Dolayısıyla sosyal ağlardaki kendileri ile ilgili olumsuz yorumlar onların kişilik gelişimleri açısından gerçekten yaralayıcı olabiliyor ve travmatik sonuçlara sebep olabiliyor. Bu da ciddi psikolojik sorunlara yol açıyor. Çalışmamızda öğrencilerin yaşadığı duygusal sonuçların ne olduğunu anlamaya çalıştık. Sonuçlarımızda ilk sırada yüzde 70 oranla kızgınlık geliyor. Öfke duyduklarını söylemişler. Öfke duygusu erkek öğrencilerde daha yoğun. Öfke, misilleme sonucunu doğuruyor. Kızgın olduğu için karşılık vermek istiyor. İkinci sırada endişe, üzüntü, hayal kırıklığı yer alıyor. Okula gitmek istememe, bir başka sonuç olarak karşımıza çıkıyor. Çocuklar okuldan uzaklaşıyorlar. Çünkü siber zorbalık o ortamda da devam ediyor. Okul hayatına ciddi biçimde yansıyor. Bu tür belirtiler, çocuğun okula gitmek istememesi, arkadaşlarından uzaklaşması gibi durumlar siber zorbalığı anlamak için yetişkinler için de ipuçlarıdır. Öğretmenler de bunları gözlemlediklerinde Çocukların ne gibi sıkıntılar yaşadığını anlamak konusunda daha dikkatli olmalılar diye düşünüyoruz."
'SİBER ZORBALIK EN ÇOK 12-15 YAŞ ARASINDA'Siber zorbalığın en çok 12-15 yaş arasında görüldüğünü söyleyen Akça, açıklamasına şöyle devam etti:
"Bu zamana kadar Türkiye'de de, belli bir döneme kadar Avrupa'da da internet kullanımı konusunda çocukları bilinçlendirmenin anne-babanın görevi olduğu düşünülmüştü. Fakat teknoloji o kadar büyük bir hızla ilerliyor ki, anne-babanın bu sürece yetişmesi çok zor. Ben bile 2 çocuk annesi bir akademisyenim ve bu işin içerisinde olmama rağmen çocuklarım çoğu zaman bu teknolojiyi benden daha iyi kullanıyorlar. Bunu anne-babaya bırakmak aslında bu gözetim noktasında anne-babanın yetersizliğini de kabul etmek anlamına gelir. Burada biz anne-babalar çok yeterli olamayız. Bunun mutlaka bir okul boyutunda yürütülmesi gerekiyor. Hatta Avrupa ülkelerinde artık anaokulundan başlayarak internet kullanımı, zaman yönetimi oyunlardaki riskler, şiddet içermeyen oyunlar gibi konularda eğitimler yürütülüyor. Yaş gruplarına yönelik olarak da, mesela siber zorbalık en çok 12-15 yaş arasında gördüğümüz bir durum. Bu yaş grubuna yönelik olarak da siber zorbalık konusunda eğitimler yürütülüyor. O nedenle okulu, öğretmenleri, okul yönetimini bu eğitimin mutlaka bir parçası olarak görmemiz gerekiyor. Mayıs ayında eğitimler başlayacak."