LASTİK İŞ

ÇAVDAR 'MÜMİN KEMAL'

Siyaset 05.04.2023 - 15:22, Güncelleme: 05.04.2023 - 15:22
 

ÇAVDAR 'MÜMİN KEMAL'

Seçimden seçime dini vecibelerini yerine getiren Kılıçdaroğlu bu seçimde Cami cami geziyor, dilinden dua elinden tespih düşürmüyor,geçen senenin aksine orucunu iftar saatinde açıyordu.

Partilileri tedavülden kalkan propagandaları tekrardan dolaşıma sokuyor, ne kadar imanlı biri olduğundan, peygamber soyundan geldiğinden ve Kuran-ı Kerimi ezbere bildiğinden falan bahsediyorlardı. Hırka-i Şerifi, Mevlana hazretlerinin türbesini ziyaret etmişti. 2023 seçimlerine gidilen süreçte laikliği bir süreliğine askıya almış, Ramazana özel seçim kampanyasının startını vermişti. Her şey istedikleri gibi gidiyordu… 6’lı masa birlikte yaptıkları iftarın ardından teravih namazını eda ediyor, “sahura doğru” programıyla dünyalık meselelerden uzaklaşıyor, mümin olmanın faziletleri üzerine fikirlerde bulunuyordu. 14 Mayıs seçimlerini kazanamasalar bile ahiretlerini kurtarmak için çaba gösteriyorlardı. Bir süreliğine de olsa yalandan uzaklaşmak, iftiraya bulaşmamak, kötülüğe çanak tutmamak hepsine iyi gelecekti. 6’lı masanın adayı Kemal Kılıçdaroğlu hem kendisinin hem de CHP zihniyetinin bıraktığı kötü izleri silmek için bazı adımlar atıyor ama samimiyetsizliği nedeniyle hepsi ters tepiyordu. Mesele olarak dahi anılmayan, unutulmaya yüz tutmuş başörtüsü konusu gibi yapmacık girişimlerde bulunması daha derin izlerin oluşmasına sebep oluyordu. Neredeyse şeytan bile pes edip, gerçekten hak yolu bulduklarına kanaat getirip “kemal napıyorsun” diyecekken seccadeye basıp şeytana bir oh çektiriyordu. İftar sonrası bir restoranın VİP odasında yerde bulunan seccadeye yanındakilerle birlikte ayakkabılarıyla basması da dini değerlerimize karşı özensiz davranışının bir sonucuydu. Kemal Kılıçdaroğlu, seccadeyi görmediğini ve üzüntü duyduğunu ifade etse de bu açıklama gerçekleri örtmeye yetmedi. Gerçek; insanların Allah’ın huzurunda secdeye vardığı seccadenin ayaklar altına alınmasıydı. Gerçek; Kemal Kılıçdaroğlu’nun, İslamiyet’e yönelik hakaretleri ve terör sevici söylemleriyle bilinen Canan Kaftancıoğlu ile birlikte dini değerlerimizi çiğnemesiydi. Gerçek; üzerine ayakkabılarıyla bastıkları seccadeyi fark edemeyecek kadar dini değerlerimize yabancı olmalarıydı. Gerçek; fotoğraf çekindikleri yerde seccade olduğunu göremeyecek kadar kör olmalarıydı. Kemal Kılıçdaroğlu, attığı adımdan habersizdi… Sorumsuzdu… Dikkatsizdi… Fotoğraf çekinme telaşına kapılarak önüne bakamayacak bilinçsizdi. Velev ki kendisinin boş bulunduğu bir ana denk geldi. Peki, yanındakiler de mi görmedi? Onlar da mı şuurunu yitirmişti? Diyelim ki onlar da fark etmedi. Peki, fotoğrafı çeken de mi görmedi? Diyelim ki o da görmedi. Peki yayınlayan? Biri ya da birileri gördüğü halde önemsemedi. Çünkü onlar için seccadenin bir değeri yoktu! Bundan önce olduğu gibi yine dini değerlerimizi ayaklar altına aldılar. Milli değerlerimize yaptıkları gibi seccadeyi de yok saydılar. Gelenek ve göreneklerimizi aldıkları gibi milletimizin de aklını hafife aldılar. Seccadenin kutsal olmadığını söyleyerek değersizleştirmeye çalıştılar. Suçu seccadeyi yere serip işi bittikten sonra kaldırmayan da buldular. Üzerine ayakkabıyla çıkana değil, namazını kıldıktan sonra bir başkası da gelip kılacak diye seccadeyi toplamayana fatura çıkardılar. Milletimizin başını koyduğu yere ayakkabılarıyla basanlar ucuz bir kıvırmayla günah çıkarmaya çalıştılar. Birden çok kıblesi olanlar seccadeyi ezip çan sesiyle doğruldular. Son yaptığı mitingte “Cennet anaların ayaklarının altındadır” hadisini “Kadınların ayakları altındadır” diye açıklayan Kılıçdaroğlu  aslında “buralı” olmadığını açıkça beyan etmiştir. MAĞDURİYE HANIM Bir siyasi parti il başkanlığına isabet eden kurşunların hangi silahtan çıktığının, ateşlenirken hedef gözetip gözetmediğinin, hadisesinin arkasında siyasi birtakım hedeflerin olup olmadığının elbette ki üzerinde ciddiyetle durulması gerekir. İP İstanbul İl Başkanlığının camından giren kurşunların izini süren emniyet görevlileri de hadisenin iç yüzünü hızlı bir şekilde aydınlattılar. İl Başkanlığı binasının az ilerisinde bulunan bir inşaat alanında bir hırsızlık kovalamacası yaşanıyor. İnşaat bekçisine ait bir silahtan çıktığı anlaşılan mermiler de İP il binasının camından içeri giriyor. Partisinin il başkanlığına kurşun isabet eden bir siyasi parti genel başkanının, olayın iç yüzünü aydınlatacak doğru bilgilerin elde edilmesini beklemeden bunu bir siyasi gösteriye dönüştürme gayreti de üzerinde durulması gereken bir olaydır. Olaydan sonra Meral Akşener, Ekrem İmamoğlu’nu da yanına alarak kameraların karşısına geçti. İl Başkanlığına isabet eden mermilerden dolayı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı suçlayan ifadeler kullanırken, finalde herkesi 14 Mayıs’ta İP’e ve Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vermeye davet etti. Akşener’in siyasi oyunlarını az çok bilenler ve konuşma sırasındaki hâllerini inceleyenler onun olayın vahametinden ziyade yeni bir mağduriyet keşfetmenin gizli sevincini yaşadığını görmüştür. Ekrem İmamoğlu’na verilen hapis cezasının “çak” yaparak kutlanmasında da, apar topar düzenlenen Saraçhane şovunda da aynı sevinç havası hâkimdi. Ama o da bu seferki gibi kısa süreli olmuştur. Çünkü masanın devrik topuklusu Meral Akşener her olayda “kullan at” şeklindeki algı oyunlarından medet umacak kadar algıya, propagandaya muhtaçtır. Olay aydınlıpa kavuşunca  töhmet altında bırakılan Cumhurbaşkanı Erdoğan da haklı olarak “Gerçek ortaya çıktı, özür dileyecek misin?” diye soruyor. Ama suçlarken, hedefe koyarken yüksek desibele ulaşan Meral Hanım’ın sesi soluğu, kendi haksızlığı ortaya çıkınca kayboluyor.Belki farkında değil ama böyle yaparak steril tutmak için titizlik gösterdiği gururunu kamuoyu önünde daha çok zedeliyor. Hırsız kovalamacasında ateşlenen silahın mermileri sadece İP il binasına isabet etmemiş. Yanındaki bir iş merkezi de bu silahlı kovalamacadan nasibini almış. Bir iş merkezi için bir daha nerede doğacak böyle bir şans? Keşke o iş merkezinin sahipleri de herkesi kendi iş merkezlerinin müşterisi olmaya davet eden bir basın açıklaması yapsaymış. Ülkedeki siyasi parti genel başkanı profesyonel dilenci gibi her olayda mağdura yatarken, kendisini sürekli yerlere atarak penaltı kovalayan uyanık futbolcu hâlleri sergilerken, orada burada dilenen insanlara kim kızabilir ki… Birisi klasik, diğeri profesyonel dilencidir zira… Meral Akşener’e oy vereceğinize yolda gördüğünüz dilenciye sadaka verin, en azından onun girdiği siyasi vebale ortak olmazsınız... BAŞBUĞUMUZU RAHMETLE ANIYORUZ Çiçi Yabgu’dan sonra Türk Milliyetçiliğini siyaset arenasına ilmek ilmek işlemiş,yol göstericiliğiyle, örnek davranışlarıyla, hedef ve idealleriyle, kısacası bütün canlılığıyla her zamanki yerini muhafaza etmiştir.Türk Milleti ve Vatanı var oldukça da hep aramızda olmaya devam edecektir. Ne mutlu Başbuğumuza ki, hedeflerinin, ülkülerinin önemini kavramış, açtığı yoldan kararlı ve emin adımlarla yürüyen ,emanetine sahip çıkan ve her geçen gün büyüyen Milliyetçi Hareket var. Ne mutlu bilge liderimize ki, yetiştirdiği kadroları, canı gibi sevdiği Milliyetçi Hareket Partisi, büyük Türk Milleti’nin birliğinin ve dirliğinin sigortası olmaya devam ediyor. Ne mutlu bizlere ki, böyle bir bilge şahsiyete, tarihin sürekli doğruladığı bir lidere sahibiz... Ne mutlu bizlere ki, onurlu ve ilkeli yaşamayı düstur edinmiş, milliyetçiliği Türk siyasetinin ve fikir hayatının temel direklerinden biri haline getirmiş eşsiz bir dava adamına sahibiz. Ebedi istiratgâhında rahat ve huzur içinde uyuyabilirsin Başbuğum... Çünkü milyonlarca evladın ideallerinin ve eserlerinin arkasında dimdik ayakta duruyor. Milyonlarca ülkücü, güçlü lider Türkiye’yi kurmak azmini muhafaza ediyor... Rahmetle anıyor,Cenab-ı Allah senden razı olsun diyoruz. Ruhun şad, mekânın cennet olsun.
Seçimden seçime dini vecibelerini yerine getiren Kılıçdaroğlu bu seçimde Cami cami geziyor, dilinden dua elinden tespih düşürmüyor,geçen senenin aksine orucunu iftar saatinde açıyordu.

Partilileri tedavülden kalkan propagandaları tekrardan dolaşıma sokuyor, ne kadar imanlı biri olduğundan, peygamber soyundan geldiğinden ve Kuran-ı Kerimi ezbere bildiğinden falan bahsediyorlardı.

Hırka-i Şerifi, Mevlana hazretlerinin türbesini ziyaret etmişti. 2023 seçimlerine gidilen süreçte laikliği bir süreliğine askıya almış, Ramazana özel seçim kampanyasının startını vermişti.

Her şey istedikleri gibi gidiyordu…
6’lı masa birlikte yaptıkları iftarın ardından teravih namazını eda ediyor, “sahura doğru” programıyla dünyalık meselelerden uzaklaşıyor, mümin olmanın faziletleri üzerine fikirlerde bulunuyordu.

14 Mayıs seçimlerini kazanamasalar bile ahiretlerini kurtarmak için çaba gösteriyorlardı. Bir süreliğine de olsa yalandan uzaklaşmak, iftiraya bulaşmamak, kötülüğe çanak tutmamak hepsine iyi gelecekti.

6’lı masanın adayı Kemal Kılıçdaroğlu hem kendisinin hem de CHP zihniyetinin bıraktığı kötü izleri silmek için bazı adımlar atıyor ama samimiyetsizliği nedeniyle hepsi ters tepiyordu. Mesele olarak dahi anılmayan, unutulmaya yüz tutmuş başörtüsü konusu gibi yapmacık girişimlerde bulunması daha derin izlerin oluşmasına sebep oluyordu.

Neredeyse şeytan bile pes edip, gerçekten hak yolu bulduklarına kanaat getirip “kemal napıyorsun” diyecekken seccadeye basıp şeytana bir oh çektiriyordu.

İftar sonrası bir restoranın VİP odasında yerde bulunan seccadeye yanındakilerle birlikte ayakkabılarıyla basması da dini değerlerimize karşı özensiz davranışının bir sonucuydu. Kemal Kılıçdaroğlu, seccadeyi görmediğini ve üzüntü duyduğunu ifade etse de bu açıklama gerçekleri örtmeye yetmedi.
Gerçek; insanların Allah’ın huzurunda secdeye vardığı seccadenin ayaklar altına alınmasıydı.
Gerçek; Kemal Kılıçdaroğlu’nun, İslamiyet’e yönelik hakaretleri ve terör sevici söylemleriyle bilinen Canan Kaftancıoğlu ile birlikte dini değerlerimizi çiğnemesiydi.
Gerçek; üzerine ayakkabılarıyla bastıkları seccadeyi fark edemeyecek kadar dini değerlerimize yabancı olmalarıydı.
Gerçek; fotoğraf çekindikleri yerde seccade olduğunu göremeyecek kadar kör olmalarıydı.

Kemal Kılıçdaroğlu, attığı adımdan habersizdi…
Sorumsuzdu…
Dikkatsizdi…
Fotoğraf çekinme telaşına kapılarak önüne bakamayacak bilinçsizdi.
Velev ki kendisinin boş bulunduğu bir ana denk geldi. Peki, yanındakiler de mi görmedi? Onlar da mı şuurunu yitirmişti?
Diyelim ki onlar da fark etmedi. Peki, fotoğrafı çeken de mi görmedi?
Diyelim ki o da görmedi. Peki yayınlayan?
Biri ya da birileri gördüğü halde önemsemedi. Çünkü onlar için seccadenin bir değeri yoktu!

Bundan önce olduğu gibi yine dini değerlerimizi ayaklar altına aldılar. Milli değerlerimize yaptıkları gibi seccadeyi de yok saydılar. Gelenek ve göreneklerimizi aldıkları gibi milletimizin de aklını hafife aldılar.

Seccadenin kutsal olmadığını söyleyerek değersizleştirmeye çalıştılar. Suçu seccadeyi yere serip işi bittikten sonra kaldırmayan da buldular. Üzerine ayakkabıyla çıkana değil, namazını kıldıktan sonra bir başkası da gelip kılacak diye seccadeyi toplamayana fatura çıkardılar. Milletimizin başını koyduğu yere ayakkabılarıyla basanlar ucuz bir kıvırmayla günah çıkarmaya çalıştılar.

Birden çok kıblesi olanlar seccadeyi ezip çan sesiyle doğruldular.

Son yaptığı mitingte “Cennet anaların ayaklarının altındadır” hadisini “Kadınların ayakları altındadır” diye açıklayan Kılıçdaroğlu  aslında “buralı” olmadığını açıkça beyan etmiştir.

MAĞDURİYE HANIM


Bir siyasi parti il başkanlığına isabet eden kurşunların hangi silahtan çıktığının, ateşlenirken hedef gözetip gözetmediğinin, hadisesinin arkasında siyasi birtakım hedeflerin olup olmadığının elbette ki üzerinde ciddiyetle durulması gerekir.
İP İstanbul İl Başkanlığının camından giren kurşunların izini süren emniyet görevlileri de hadisenin iç yüzünü hızlı bir şekilde aydınlattılar.
İl Başkanlığı binasının az ilerisinde bulunan bir inşaat alanında bir hırsızlık kovalamacası yaşanıyor. İnşaat bekçisine ait bir silahtan çıktığı anlaşılan mermiler de İP il binasının camından içeri giriyor.
Partisinin il başkanlığına kurşun isabet eden bir siyasi parti genel başkanının, olayın iç yüzünü aydınlatacak doğru bilgilerin elde edilmesini beklemeden bunu bir siyasi gösteriye dönüştürme gayreti de üzerinde durulması gereken bir olaydır.
Olaydan sonra Meral Akşener, Ekrem İmamoğlu’nu da yanına alarak kameraların karşısına geçti.
İl Başkanlığına isabet eden mermilerden dolayı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı suçlayan ifadeler kullanırken, finalde herkesi 14 Mayıs’ta İP’e ve Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vermeye davet etti.
Akşener’in siyasi oyunlarını az çok bilenler ve konuşma sırasındaki hâllerini inceleyenler onun olayın vahametinden ziyade yeni bir mağduriyet keşfetmenin gizli sevincini yaşadığını görmüştür.
Ekrem İmamoğlu’na verilen hapis cezasının “çak” yaparak kutlanmasında da, apar topar düzenlenen Saraçhane şovunda da aynı sevinç havası hâkimdi. Ama o da bu seferki gibi kısa süreli olmuştur. Çünkü masanın devrik topuklusu Meral Akşener her olayda “kullan at” şeklindeki algı oyunlarından medet umacak kadar algıya, propagandaya muhtaçtır.
Olay aydınlıpa kavuşunca  töhmet altında bırakılan Cumhurbaşkanı Erdoğan da haklı olarak “Gerçek ortaya çıktı, özür dileyecek misin?” diye soruyor. Ama suçlarken, hedefe koyarken yüksek desibele ulaşan Meral Hanım’ın sesi soluğu, kendi haksızlığı ortaya çıkınca kayboluyor.Belki farkında değil ama böyle yaparak steril tutmak için titizlik gösterdiği gururunu kamuoyu önünde daha çok zedeliyor.
Hırsız kovalamacasında ateşlenen silahın mermileri sadece İP il binasına isabet etmemiş. Yanındaki bir iş merkezi de bu silahlı kovalamacadan nasibini almış. Bir iş merkezi için bir daha nerede doğacak böyle bir şans? Keşke o iş merkezinin sahipleri de herkesi kendi iş merkezlerinin müşterisi olmaya davet eden bir basın açıklaması yapsaymış.
Ülkedeki siyasi parti genel başkanı profesyonel dilenci gibi her olayda mağdura yatarken, kendisini sürekli yerlere atarak penaltı kovalayan uyanık futbolcu hâlleri sergilerken, orada burada dilenen insanlara kim kızabilir ki…
Birisi klasik, diğeri profesyonel dilencidir zira…
Meral Akşener’e oy vereceğinize yolda gördüğünüz dilenciye sadaka verin, en azından onun girdiği siyasi vebale ortak olmazsınız...

BAŞBUĞUMUZU RAHMETLE ANIYORUZ

Çiçi Yabgu’dan sonra Türk Milliyetçiliğini siyaset arenasına ilmek ilmek işlemiş,yol göstericiliğiyle, örnek davranışlarıyla, hedef ve idealleriyle, kısacası bütün canlılığıyla her zamanki yerini muhafaza etmiştir.Türk Milleti ve Vatanı var oldukça da hep aramızda olmaya devam edecektir.

Ne mutlu Başbuğumuza ki, hedeflerinin, ülkülerinin önemini kavramış, açtığı yoldan kararlı ve emin adımlarla yürüyen ,emanetine sahip çıkan ve her geçen gün büyüyen Milliyetçi Hareket var.

Ne mutlu bilge liderimize ki, yetiştirdiği kadroları, canı gibi sevdiği Milliyetçi Hareket Partisi, büyük Türk Milleti’nin birliğinin ve dirliğinin sigortası olmaya devam ediyor.

Ne mutlu bizlere ki, böyle bir bilge şahsiyete, tarihin sürekli doğruladığı bir lidere sahibiz...
Ne mutlu bizlere ki, onurlu ve ilkeli yaşamayı düstur edinmiş, milliyetçiliği Türk siyasetinin ve fikir hayatının temel direklerinden biri haline getirmiş eşsiz bir dava adamına sahibiz.

Ebedi istiratgâhında rahat ve huzur içinde uyuyabilirsin Başbuğum...

Çünkü milyonlarca evladın ideallerinin ve eserlerinin arkasında dimdik ayakta duruyor. Milyonlarca ülkücü, güçlü lider Türkiye’yi kurmak azmini muhafaza ediyor...

Rahmetle anıyor,Cenab-ı Allah senden razı olsun diyoruz.
Ruhun şad, mekânın cennet olsun.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yenigolcuk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.