LASTİK İŞ

“11 ŞUBATI UNUTMAYACAĞIZ”

Değirmendere 07.02.2016 - 17:56, Güncelleme: 31.05.2021 - 18:15
 

“11 ŞUBATI UNUTMAYACAĞIZ”

Sessiz Çığlık üyeleri Çınarlık Meydanı’nda buluştu

Her ayın ilk Cumartesi günleri gerçekleştirilen ve ülkemizde askerlere yaşatılan haksızlıklara karşı ilk günden bugüne kadar tepki gösteren askerler ve asker eşleri geçtiğimiz Cumartesi günü yine Çınarlık Meydanı’nda Sessiz Çığlık Eylemini gerçekleştirdi. “Bu tarihte bütün kapılar üzerimize kapatıldı” Şubat ayı Sessiz Çığlık Eylemi’nde konuşmayı Emekli Tuğamiral Ali Sadi Ünsal yaptı. Ünsal, konuşmasında şu sözleri dile getirdi: “Önümüzdeki hafta Perşembe günü tarih yaprakları 11 Şubat 2016’yı gösterecek… Bu tarihten tam 5 yıl önce Silivri’de Balyoz Davası’nın 14. celsesi görülmeye başlandı. Sanık sandalyelerinde, çoğunluğu muvazzaf onlarca asker oturuyordu. Karşılarında Özel Yetkili İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi görevlileri Ömer Diken, Ali Efendi Peksak, Murat Üründü ve Savaş Kırbaş vardı. Tuğamiral Cem Çakmak sanık sandalyesinden kalkarak söz aldı. Aslında sonradan anlaşılacaktı ki, o gün kendisini toprağa götürecek bir sürecin dönüm noktasını yaşıyordu. Tuğamiral Cem Çakmak bu şahısların gözlerinin içine bakarak şöyle seslendi: “Bana burada delil yetersizliği nedeniyle verilecek beraat, benim için yeterli değildir. Adalet de tecelli etmeyecektir. Adalet, ancak ve ancak bu belgeleri hazırlayan kişilerin bu koltuklara oturmasıyla tecelli edecektir.”O kapkara gün saatler 20:36’yı gösterdiğinde Ömer Diken ara kararların açıklanacağını söyledi. Avukatlar itirazlar etti. Avukatlara söz hakkı verilmedi. Ve Ali Efendi Peksak tutuklama kararını okumaya başladı. Görevli askerler, komutanlarını esir alan mahkemenin önüne etten bir duvar örmeye başladı. Bütün kapılar kapatıldı. Ömer Diken “Lütfen salona yeteri kadar güvenlik kuvveti alarak Avukatları çıkartın” dedi. İtirazlar devam ediyordu.   “11 Şubat’ı hafızalarımızdan silmek mümkün olmayacaktı” “Ömer Diken duruşmayı bitirmek, Ali Efendi Peksak ise kararın tamamını okumak istiyordu. Ama bir şartla; güvenlik görevlileri itiraz edenleri salondan çıkarmalıydı! Tam da o sırada, salonun en arkasında bulunan sanık yakınlarının önüne de onlarca jandarmanın konuşlandırıldığı görüldü. Ve sonunda, o gün 163 asker toplu olarak tutuklandı. Saatler 21.10 gösterdiğinde tutuklanan askerler salonda Harbiye Marşı’nı söylüyordu… O gün… 11 Şubat 2011’de tutuklanan sadece 163 asker değildi. Asıl tutuklanan; Değişmez Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün temellerini attığı Cumhuriyet ve TSK’nin değerleriydi… Ve Tuğamiral Cem Çakmak girmiş olduğu cezaevinde o günü şu satırlar ile kaydetti: “‘Kara Cuma’ diye adlandırdığımız 11 Şubat’ta yaşananların hafızalarımızdan silinmesi mümkün olmayacaktı. Mahkeme kapılarının üzerimize kapanışı, jandarmaların etrafımızı sarışı, izleyici sıralarında bulunan ailelerin hıçkırık sesleri, tarihimizin utanacağı sayfalardaki yerini almıştı.”   “Amiral Cem Çakmak fiziki varlığı ile artık aramızda değil” Amiral Cem Çakmak fiziki varlığı ile artık aramızda değil. Tutuklanmadan önce istediği adalet ise hala tecelli etmedi. Onu ölüme götüren sahte belgeleri hazırlayanlar da sanık sandalyesine henüz oturmadı. Ve Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki çete elamanları yıllardır ortaya çıkarılamadı. 1. Ordu Komutanlığı ve Donanma Komutanlığı karargahlarında işlenen vatana ihanet suçlarının failleri şu anda hangi görevlerde bulunuyorlar? Karar alma süreçlerinin neresindeler? Bunlar biliniyor mu?Hatırlatalım… Son olarak; 29 Ocak günü İstanbul Askeri Casusluk davasında yargılanan 56 sanığın hepsi beraat etti. Mahkeme Heyeti Başkanı Sayın Selçuk Kaya kararı açıklamadan önce “Bu davanın sonuna geldik. Bana göre, yani kişisel fikrim, bu dava askeri casusluk davası değil, dijital terör davası olmalıydı” dedi. Yaklaşık 5,5 yıl süren bu dava sonucu, çoğu genç subay ne yazık ki tasfiye edildi. Bu davanın en dikkat çekici mağdurlarından biri de Yarbay Tamer Karslıoğlu idi. GES Komutanlığı’nda ağ güvenliği sağlamak ve şifreli dosyaları çözmek görevleri arasındaydı. Ermenice, Rusça, Fransızca ve İngilizce biliyordu. 69 takdiri vardı. Diyor ki; “Bu davadaki tek karacı subay bendim. Silahlı kuvvetlerden bu dava nedeniyle atıldım”. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde bu değerli subayımız hakkında Savcının TSK’dan atılmasının “hukuk dışı” olduğu şeklinde mütalaa vermesine rağmen, atılma kararı onandı.. Kendisi devletin sorumlu makamlarına sesleniyor ve diyor ki “Hukuksuz atılma sürecini işletenleri, bu karara imza atanları tespit edin.”   “Askerlerimize ve Polislerimize sıkılan her mermide, bu çetenin katkısı vardır” “Daha ne söyleyelim?Hatırlatmaya ve sormaya devam edelim…Cumhuriyet tarihinin en büyük soru hırsızlığı olarak gösterilen 2010 KPSS sorularının çalınmasıyla ilgili hazırlanan iddianamede yer alanlar arasında asker eşi var mıdır? Varsa bu askerler için ne gibi bir işlem yapılmıştır? Avukat Fidel Okan tarafından Genelkurmay Askeri savcısına cemaat mensubu generallerin görüşmesine ait olduğunu öne sürülen bir CD’de verilmiştir. Bu soruşturmanın akibeti ne olmuştur? Donanma Komutanlığı İstihbarat, İKK ve Güvenlik Şubesine; döşeme altına gömüleri koyan işbirlikçi şerefsizler, alçaklar neden hala bulanamadı? Sevgili Vatandaşlar… Askerlerimize ve Polislerimize sıkılan her mermide, bu çetenin katkısı vardır…Bu konuda kimsenin şüphesi olmasın…”   “Objektif şartların oluşmasını bekliyorlar” Çünkü Onlar; Türkiye’nin geleceğini ve TSK’nin gücünü yok etmek için yetiştirilmiş dindar(!) kılığında ki maşalardır… Efendilerinden emir aldıklarında aynı mevzideki Silah Arkadaşlarını sırtından “zevk alarak”vurabilecek ve vatandaşları devlete karşı kışkırtmak için her türlü provakasyonu yapabilecek kadar hastalıklı ruha sahip insanlardır… Soluk, donuk ve yılışık yüz ifadelerine sahip çarpık ilişkiler ürünü ve elemanı sapıklardır..Bu alçaklar, öncelikle, devletin bütün kurumlarından ve özellikle de TSK’dan temizlenmediği takdirde Türkiye yok olur…Çetenin tek umudu ise; dışardan destekli bir darbe yapmaktır.Objektif şartların oluşmasını bekliyorlar; PKK terörü devletin gücünü azaltsın ve büyük bir ekonomik krizle kaos ortaya çıksın, TSK içerisindeki çete elemanları da yönetime el koysun!Bugünlerde söylenenlere, yazılanlara ve tesadüflere dikkat edin… Kimileri cennetin “kılıçların gölgesinde” olduğunu, savaş durumunda ise “kılıcın hakkını vermek” gerektiğini söylüyor, kimileri de Türkiye’nin bu badireden en az zararla çıkabilmesi için, mevcut iktidarı kast ederek “İdam cezasının geri gelmesini, birilerinin ipe dizilmesi” gerektiğini yazıyor…”   “Cumhuriyet gazetesinin bu kararını ve açıklamasını kınıyoruz” Değerli Dostlar; Sayın Mustafa Balbay’ın 30 yıldan fazla bir süredir çalıştığı Cumhuriyet gazetesinde ki işine son verildi. Cumhuriyet İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın Sayın Balbay için “Kendisi, gazetenin kurumsal olarak kendisine verdiği görev ve talimatlardan dolayı değil, kendi tercihleri ve tutumu nedeniyle mağdur olmuş, tutuklanmış ve yargılanmıştır” şeklindeki açıklaması utanç verici bir kumpas dilidir. Kumpas davalarını yakından bilmesi gereken Avukat Akın Atalay’ın Balbay’ın yıllarca hapiste kalmasını ve ağırlaştırılmış müebbetle yargılanmasının nedeninin sahte belgelere dayandığını bilmiyor olabilir mi? Cumhuriyet Gazetesi yönetimine soruyoruz; İlhan Selçuk, Erol Manisalı, Türkan Saylan da mı “kendi tercihleri ve tutumu” nedeniyle mi mağdur edildi? Kumpas davalar nedeniyle cezaevlerinde yıllarca zulüm gören askerler için “Başka kapıya” yazıları yazan Sayın Can Dündar da mı şimdi kendi tercih ve tutumu nedeniyle cezaevindedir? Cumhuriyet gazetesinin bu kararını ve açıklamasını kınıyoruz.”   “Devletin sorumlu makamlarına sesleniyoruz” “Sevgili Vatandaşlar, Vatanımızı korumak için askerlerimiz ve polislerimiz kahramanca mücadele etmektedirler. Bu kahramanca mücadelede ne yazık ki şehitler de vermekteyiz. Her şehit haberi yüreğimizde derin bir sızıdır. Tüm şehitlerimizi saygıyla anıyoruz. Kalbimiz vatanımızı savunan kahraman askerlerimiz ve polislerimizledir.Türkiye,Güneydoğunun ağaları ve onların kapıkulları karşısında diz çökecek bir ülke değildir. Eğer her zamankinden daha çok birlik ve beraberlik içinde kalırsak… Vatanımıza, hukukumuza, vatandaşlarımıza, askerlerimize, polislerimize sahip çıkarsak… Şahsi çıkarlar uğruna din üzerinden, etnik köken üzerinden, kadın bedeni üzerinden ahlaksızca yapılan kışkırtmalara alet olmazsak… Ve Mustafa Kemal Atatürk’ün bilim ve akla dayanan ideallerini ülkemizin her yerine taşırsak bu karanlık süreçten çok süratli çıkarız…Devletin sorumlu makamlarına sesleniyoruz…Kumpas davaların katilleri,Başta TSK ve diğer devlet kurumları ile basın, siyaset ve iş dünyası içerisindeki çete elemanları yargılanmalı, TBMM’de “Kumpas Davaları Araştırma Komisyonu” kurularak, aktif ve pasif sorumlular tespit edilmeli, haklarında suç duyurusunda bulunulmalı ve hazırlanan rapor kamuoyuna açıklanmalıdır.”  
Sessiz Çığlık üyeleri Çınarlık Meydanı’nda buluştu

Her ayın ilk Cumartesi günleri gerçekleştirilen ve ülkemizde askerlere yaşatılan haksızlıklara karşı ilk günden bugüne kadar tepki gösteren askerler ve asker eşleri geçtiğimiz Cumartesi günü yine Çınarlık Meydanı’nda Sessiz Çığlık Eylemini gerçekleştirdi.

“Bu tarihte bütün kapılar üzerimize kapatıldı”

Şubat ayı Sessiz Çığlık Eylemi’nde konuşmayı Emekli Tuğamiral Ali Sadi Ünsal yaptı. Ünsal, konuşmasında şu sözleri dile getirdi: “Önümüzdeki hafta Perşembe günü tarih yaprakları 11 Şubat 2016’yı gösterecek… Bu tarihten tam 5 yıl önce Silivri’de Balyoz Davası’nın 14. celsesi görülmeye başlandı. Sanık sandalyelerinde, çoğunluğu muvazzaf onlarca asker oturuyordu. Karşılarında Özel Yetkili İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi görevlileri Ömer Diken, Ali Efendi Peksak, Murat Üründü ve Savaş Kırbaş vardı. Tuğamiral Cem Çakmak sanık sandalyesinden kalkarak söz aldı. Aslında sonradan anlaşılacaktı ki, o gün kendisini toprağa götürecek bir sürecin dönüm noktasını yaşıyordu. Tuğamiral Cem Çakmak bu şahısların gözlerinin içine bakarak şöyle seslendi: “Bana burada delil yetersizliği nedeniyle verilecek beraat, benim için yeterli değildir. Adalet de tecelli etmeyecektir. Adalet, ancak ve ancak bu belgeleri hazırlayan kişilerin bu koltuklara oturmasıyla tecelli edecektir.”O kapkara gün saatler 20:36’yı gösterdiğinde Ömer Diken ara kararların açıklanacağını söyledi. Avukatlar itirazlar etti. Avukatlara söz hakkı verilmedi. Ve Ali Efendi Peksak tutuklama kararını okumaya başladı. Görevli askerler, komutanlarını esir alan mahkemenin önüne etten bir duvar örmeye başladı. Bütün kapılar kapatıldı.

Ömer Diken “Lütfen salona yeteri kadar güvenlik kuvveti alarak Avukatları çıkartın” dedi. İtirazlar devam ediyordu.

 

“11 Şubat’ı hafızalarımızdan silmek mümkün olmayacaktı”

“Ömer Diken duruşmayı bitirmek, Ali Efendi Peksak ise kararın tamamını okumak istiyordu. Ama bir şartla; güvenlik görevlileri itiraz edenleri salondan çıkarmalıydı! Tam da o sırada, salonun en arkasında bulunan sanık yakınlarının önüne de onlarca jandarmanın konuşlandırıldığı görüldü. Ve sonunda, o gün 163 asker toplu olarak tutuklandı. Saatler 21.10 gösterdiğinde tutuklanan askerler salonda Harbiye Marşı’nı söylüyordu… O gün… 11 Şubat 2011’de tutuklanan sadece 163 asker değildi. Asıl tutuklanan; Değişmez Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün temellerini attığı Cumhuriyet ve TSK’nin değerleriydi… Ve Tuğamiral Cem Çakmak girmiş olduğu cezaevinde o günü şu satırlar ile kaydetti: “‘Kara Cuma’ diye adlandırdığımız 11 Şubat’ta yaşananların hafızalarımızdan silinmesi mümkün olmayacaktı. Mahkeme kapılarının üzerimize kapanışı, jandarmaların etrafımızı sarışı, izleyici sıralarında bulunan ailelerin hıçkırık sesleri, tarihimizin utanacağı sayfalardaki yerini almıştı.”

 

“Amiral Cem Çakmak fiziki varlığı ile artık aramızda değil”

Amiral Cem Çakmak fiziki varlığı ile artık aramızda değil. Tutuklanmadan önce istediği adalet ise hala tecelli etmedi. Onu ölüme götüren sahte belgeleri hazırlayanlar da sanık sandalyesine henüz oturmadı. Ve Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki çete elamanları yıllardır ortaya çıkarılamadı. 1. Ordu Komutanlığı ve Donanma Komutanlığı karargahlarında işlenen vatana ihanet suçlarının failleri şu anda hangi görevlerde bulunuyorlar? Karar alma süreçlerinin neresindeler? Bunlar biliniyor mu?Hatırlatalım… Son olarak; 29 Ocak günü İstanbul Askeri Casusluk davasında yargılanan 56 sanığın hepsi beraat etti. Mahkeme Heyeti Başkanı Sayın Selçuk Kaya kararı açıklamadan önce “Bu davanın sonuna geldik. Bana göre, yani kişisel fikrim, bu dava askeri casusluk davası değil, dijital terör davası olmalıydı” dedi. Yaklaşık 5,5 yıl süren bu dava sonucu, çoğu genç subay ne yazık ki tasfiye edildi. Bu davanın en dikkat çekici mağdurlarından biri de Yarbay Tamer Karslıoğlu idi. GES Komutanlığı’nda ağ güvenliği sağlamak ve şifreli dosyaları çözmek görevleri arasındaydı. Ermenice, Rusça, Fransızca ve İngilizce biliyordu. 69 takdiri vardı. Diyor ki; “Bu davadaki tek karacı subay bendim. Silahlı kuvvetlerden bu dava nedeniyle atıldım”. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde bu değerli subayımız hakkında Savcının TSK’dan atılmasının “hukuk dışı” olduğu şeklinde mütalaa vermesine rağmen, atılma kararı onandı.. Kendisi devletin sorumlu makamlarına sesleniyor ve diyor ki “Hukuksuz atılma sürecini işletenleri, bu karara imza atanları tespit edin.”

 

“Askerlerimize ve Polislerimize sıkılan her mermide, bu çetenin katkısı vardır”

“Daha ne söyleyelim?Hatırlatmaya ve sormaya devam edelim…Cumhuriyet tarihinin en büyük soru hırsızlığı olarak gösterilen 2010 KPSS sorularının çalınmasıyla ilgili hazırlanan iddianamede yer alanlar arasında asker eşi var mıdır? Varsa bu askerler için ne gibi bir işlem yapılmıştır? Avukat Fidel Okan tarafından Genelkurmay Askeri savcısına cemaat mensubu generallerin görüşmesine ait olduğunu öne sürülen bir CD’de verilmiştir. Bu soruşturmanın akibeti ne olmuştur? Donanma Komutanlığı İstihbarat, İKK ve Güvenlik Şubesine; döşeme altına gömüleri koyan işbirlikçi şerefsizler, alçaklar neden hala bulanamadı? Sevgili Vatandaşlar… Askerlerimize ve Polislerimize sıkılan her mermide, bu çetenin katkısı vardır…Bu konuda kimsenin şüphesi olmasın…”

 

“Objektif şartların oluşmasını bekliyorlar”

Çünkü Onlar; Türkiye’nin geleceğini ve TSK’nin gücünü yok etmek için yetiştirilmiş dindar(!) kılığında ki maşalardır… Efendilerinden emir aldıklarında aynı mevzideki Silah Arkadaşlarını sırtından “zevk alarak”vurabilecek ve vatandaşları devlete karşı kışkırtmak için her türlü provakasyonu yapabilecek kadar hastalıklı ruha sahip insanlardır… Soluk, donuk ve yılışık yüz ifadelerine sahip çarpık ilişkiler ürünü ve elemanı sapıklardır..Bu alçaklar, öncelikle, devletin bütün kurumlarından ve özellikle de TSK’dan temizlenmediği takdirde Türkiye yok olur…Çetenin tek umudu ise; dışardan destekli bir darbe yapmaktır.Objektif şartların oluşmasını bekliyorlar; PKK terörü devletin gücünü azaltsın ve büyük bir ekonomik krizle kaos ortaya çıksın, TSK içerisindeki çete elemanları da yönetime el koysun!Bugünlerde söylenenlere, yazılanlara ve tesadüflere dikkat edin… Kimileri cennetin “kılıçların gölgesinde” olduğunu, savaş durumunda ise “kılıcın hakkını vermek” gerektiğini söylüyor, kimileri de Türkiye’nin bu badireden en az zararla çıkabilmesi için, mevcut iktidarı kast ederek “İdam cezasının geri gelmesini, birilerinin ipe dizilmesi” gerektiğini yazıyor…”

 

“Cumhuriyet gazetesinin bu kararını ve açıklamasını kınıyoruz”

Değerli Dostlar; Sayın Mustafa Balbay’ın 30 yıldan fazla bir süredir çalıştığı Cumhuriyet gazetesinde ki işine son verildi. Cumhuriyet İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın Sayın Balbay için “Kendisi, gazetenin kurumsal olarak kendisine verdiği görev ve talimatlardan dolayı değil, kendi tercihleri ve tutumu nedeniyle mağdur olmuş, tutuklanmış ve yargılanmıştır” şeklindeki açıklaması utanç verici bir kumpas dilidir. Kumpas davalarını yakından bilmesi gereken Avukat Akın Atalay’ın Balbay’ın yıllarca hapiste kalmasını ve ağırlaştırılmış müebbetle yargılanmasının nedeninin sahte belgelere dayandığını bilmiyor olabilir mi? Cumhuriyet Gazetesi yönetimine soruyoruz; İlhan Selçuk, Erol Manisalı, Türkan Saylan da mı “kendi tercihleri ve tutumu” nedeniyle mi mağdur edildi? Kumpas davalar nedeniyle cezaevlerinde yıllarca zulüm gören askerler için “Başka kapıya” yazıları yazan Sayın Can Dündar da mı şimdi kendi tercih ve tutumu nedeniyle cezaevindedir? Cumhuriyet gazetesinin bu kararını ve açıklamasını kınıyoruz.”

 

“Devletin sorumlu makamlarına sesleniyoruz”

“Sevgili Vatandaşlar, Vatanımızı korumak için askerlerimiz ve polislerimiz kahramanca mücadele etmektedirler. Bu kahramanca mücadelede ne yazık ki şehitler de vermekteyiz. Her şehit haberi yüreğimizde derin bir sızıdır. Tüm şehitlerimizi saygıyla anıyoruz. Kalbimiz vatanımızı savunan kahraman askerlerimiz ve polislerimizledir.Türkiye,Güneydoğunun ağaları ve onların kapıkulları karşısında diz çökecek bir ülke değildir. Eğer her zamankinden daha çok birlik ve beraberlik içinde kalırsak… Vatanımıza, hukukumuza, vatandaşlarımıza, askerlerimize, polislerimize sahip çıkarsak… Şahsi çıkarlar uğruna din üzerinden, etnik köken üzerinden, kadın bedeni üzerinden ahlaksızca yapılan kışkırtmalara alet olmazsak… Ve Mustafa Kemal Atatürk’ün bilim ve akla dayanan ideallerini ülkemizin her yerine taşırsak bu karanlık süreçten çok süratli çıkarız…Devletin sorumlu makamlarına sesleniyoruz…Kumpas davaların katilleri,Başta TSK ve diğer devlet kurumları ile basın, siyaset ve iş dünyası içerisindeki çete elemanları yargılanmalı, TBMM’de “Kumpas Davaları Araştırma Komisyonu” kurularak, aktif ve pasif sorumlular tespit edilmeli, haklarında suç duyurusunda bulunulmalı ve hazırlanan rapor kamuoyuna açıklanmalıdır.”

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yenigolcuk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.