MADDE BAĞIMLILIĞI
MADDE BAĞIMLILIĞI
Anlam olarak vücudun işlevlerini olumsuz yönde etkileyen maddelerin kullanılması, zarar görüldüğü halde bu maddelerin bırakılamama haline “madde Bağımlılığı” diyoruz. Çok fazla yapısal farklılıkları olan bu maddelerin, uzman görüşüne göre; insanın merkezi sinir sisteminin farklı bölgelerini etkileyerek fiziksel ve psikolojik tahribata yol açtıkları ifade ediliyor. Kişi bağımlı hale geldikten sonra, doğal olarak zor bir sürece girmiş oluyor.
Aklın ve iradenin devre dışı kaldığı, kişinin normal yaşamından uzaklaştığı, aile ve çevreye uyumun zorlaştığı, giderek başka sağlık sorunlarının ortaya çıktığı bunalımlı dönemler.
Genellikle sadece gençlerin madde bağımlısı gibi titizlik gösterilmesi, tehditlerin, maddeyle ilk tanışma ve başlangıcın gençlik döneminde olmasındandır. Yoksa ileri yaşlarda madde bağımlısı insan sayısı da az değildir.
Madde üretimi olarak bakıldığında 2015 yılına kadar dünyada kimyasal yollarla elde edilen çeşit miktarı 483 olarak belirlenmiş. Ecstasy olarak bilinen maddenin, dünyada en çok üretildiği merkezlerin Belçika ve Hollanda olduğu, şehir suyu analizlerinden tespit edilmiş. Bunun yanında afyon ve esrar üretimi olarak Afganistan bölgesinde üretim miktarlarında daima artan bir rekolte olduğu iddia ediliyor. Haliyle bu kadar mal ortada varken, bu malların dünya pazarlarında satışını ve pazarlamasını üstlenmiş karanlık ellerin de işlerinin bu olduğuna göre; geriye kalan madde ve madde bağımlılığı ile mücadele etmekten başka bir yol gözükmüyor.
Dünya ölçeğinde yapılan araştırmalarda uyuşturucunun en fazla kullanıldığı 18-25 yaş aralığıdır. 15-16 yaş aralığında çok sayıda genç, son 12 ay içerisinde bir kez esrar kullanmış. Amerika, Meksika ve AB ülkelerinde madde kullanıcısı ve bağımlısı sayısının ve buna bağlı ölümlerin ürkütücü boyutlarda olduğu araştırma rakamlara yansımış. Ülkemizde İçişleri Bakanlığının uyuşturucuya adeta savaş açmasına rağmen endişe duymamız gereken çizgide devam eden bir mücadele alanı olduğunu basına düşen haberlerden görüyoruz. Her şeye rağmen; uyuşturucu kullanımı, alımı, satımı konusunda polisiye tedbirlerin, cezai uygulamalar yeterli olmadığı çok açık. Çünkü ortada büyük bir pazar, korkunç bir rant var.
O halde pazarı kurutmak gerekir ki, arz talep dengesi bozulsun.
Küresel anlamda alarm veren ve geleceğimizi tehdit içeren bu konudaçok ciddi çalışmalar yapılması gerekir. Ortak bir dil, ortak bir eylem planı olmadan verilen mücadele başarılı olamaz. Bunun dışında tedarik zincirini üretim ayağından son teslim noktasına kadar ciddi takip ve koordinasyon içinde kontrolünü elde tutmak gerekiyor. Aile Sosyal Politikalar, İçişleri, Adalet, Milli Eğitim, Ulaştırma, Sağlık Bakanlıklarının ortaklaşa bir çalışma yaparak strateji yürüttüklerini biliyorum. Bu çalışmalara Diyanet İşleri Başkanlığı da dâhil edilmeli ve çalışmalar kesintisiz devam ettirilmelidir. Şunu demek istiyorum;başarı için Ulusal ve Uluslararası ölçekte bir dizi çalışma ve mücadele, eş güdüm içinde yapılmak zorundadır.
En az mücadele kadar aile yapısı ve huzuru da büyük önem taşımaktadır. Ekonomik güçlükteki ailelerin çocukları ile sadece işine odaklı çalışan, çocuklarına vakit ayıramayan, ilgi gösteremeyen daha çok teknoloji bağımlısı ailelilerin çocukları da risk altındadır.
Tinerci bir çocukla ilgilenmiştim; Çocuğun bir özlemi vardı, Babam daha bir kez aslanım, koçum diyerek beni kucaklamadı ağabey diyordu. Çocuğu dinledikten sonra hemen oğlumu arayıp ne haber, koçum, aslanım diye telefon ettiğimi hatırlıyorum. Daha önce çok demişimdir; ama yinede 30 yaşındaki oğluma nasılsın aslanım benim deme gereğini duymuştum.
Demem o ki, sevgiyi ve ilgiyi evladımızdan eksik etmemek de önlemin bir parçası. Geleceğimizin teminatı gençlerimize önem verelim, sorunlarına kayıtsız kalmayalım. Olası kötü bir problem karşısında dahi olayı vakar içinde karşılayıp, reddetme gibi bir yanlışın içinde olmayalım.
Eğitim de şart, sevgi de şart.
Sevgiyle kalın.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.