ÖYLE BİR HAYAT SÜR Kİ!
ÖYLE BİR HAYAT SÜR Kİ!
Bu haftaki yazımın konusunda; “Ferrarisini Satan Adam” serisi kitapların yazarı Robin Sharma’nın; babasının sözlerinden etkilenerek yazdığı bir başka kitabının isminden esinlendim. Kitabın ismi “Sen Öldüğünde Kim Ağlar”
Baba şöyle söylüyordu:
-Oğlum, doğduğunda bütün dünya sevinirken sen ağlıyordun. Öyle bir hayat sürmelisin ki, öldüğün zaman sen sevinirken ardından bütün dünya ağlasın.
Bu dünyada hepimiz bir ömrü tüketirken, esasında bu oyunun tek aktörü biz değiliz. Yaşamımızda büyük küçük roller alan o kadar çok aktörler var ki… Kimileri sahnenizde kısa süreli, kimileri uzun süreli kalıyor. Belki kendi oyunumuzun baş aktörleri biz olabiliriz. Alkışların önemli kısmını alıyor da olabiliriz; ama bütün alkışları ben alırım, almalıyım hırsı kimseye hayır getirmez; hayır getirmeyen düşünce ve uğraşsa huzur vermez. Demek oluyor ki hayırsız bir yol, yol değildir. Bu tarz bir yaşam tarzı ve düşüncesi de, erdem sahibi bir insana yakışmayacağı aşikâr.
İnsan, ben merkezli yaşayamaz. Bırakın insanları, hayvanlar âleminde bile içgüdüsel olarak bir başka canlıyı hesaba katmadan yaşamadıklarını belgesellerde izliyoruz. Hayatta bir düzen, bir akış var. Allah insana akıl gibi bir nimet vermiş. “Yaratılanların en şereflisisin” demiş. Belki hatalarımız olur, hayat nizamına aykırı hallerimiz olur diye bizlere Peygamberler göndermiş, kitap göndermiş. Şerefli bir varlık olarak yaşayalım diye.
Yaşanmadığında da hesabını soracağını, iyi veya kötü yönde cezasının olacağını bildirmiş. Oysa gerçek yaşamda akış, hiç de böyle cereyan etmiyor. Yaşamın bütün senaryolarını ben yazarım sen de oynayacaksın diyenler var. Bütün alkışları ben almalıyım diyenler var. Hayvanlardan çok daha vahşi duygularla avlanmak isteyenler var.
İstanbul’un fethinden bu yana dünya üzerinden yirmi iki nesil gelmiş geçmiş. Ne önemli şahsiyetler, ne krallar, padişahlar, dehalar ve daha niceleri geldi geçti. Belki de birçoğunun mezarı bile yok. Zaman öylesine bir hızla akıp gidiyor ki, bir gün bir bakmışsınız perde kapanmış. Alkışlar kulise kadar da gelebilir. Yuh sesleri de gelebilir. Bu sizin elinizde. Seni tanıyan en son insan öldüğünde, bu dünyada unutulup gidersin. Sanki hiç yaşamamış gibi olursun.
Baki kalan kubbede bir hoş seda bırakmak istiyorsan, adam gibi yaşamalısın. İnsana uygun hasletlerin olmalı. Kendi nefsin için değil, toplum için neler yaptığına, yapabildiğine bakmalısın. Gönüllere taht kurmak istiyorsan gönüller yapmalısın.
Sabahtan akşama kadar hinlik içinde onun lafını buraya, bunun lafını oraya taşımaktan öte bir şey yapmazsan… Her türlü entrikayı Allah’tan korkmadan çevirirsen… Haramı, helali gözetmezsen… Freni patlamış kamyon gibi oraya buraya çarparak gezersen. Bir tek yararlı işin olmazsa… Toplum yararına uğraşanların gardını düşürmeyi huy edinirsen… Din kardeşliği felsefesini zedeleyecek manipülasyonlar yaparsan… Sen zaten insana yaraşır bir hayat sürmüyorsun demektir. Ne hayatının, ne de malının mülkünün hayrını görürsün. Mevlana Hazretlerinin dediği gibi:
Nice insanlar gördüm, üstünde elbise yoktu.
Nice elbiseler gördüm, içinde adam yoktu.
Sen doğarken ağlamışsındır mutlaka. Sen ağlarken elbette sevinenler de olmuştur. Öldüğünde, ailenin dışındaki insanların da seni hayırla, rahmetle anmasını istiyorsan, buna göre hayatını düzenlemelisin. Kim bilir, belki o zaman bu kubbede hoş bir seda bırakmak sana nasip olur.
Sevgiyle kalın.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.