ŞEHRİN ORTASINDAN GEÇEN KARAYOLLARIMIZ
ŞEHRİN ORTASINDAN GEÇEN KARAYOLLARIMIZ
Bir söz vardır; “Yollar hayattan kaçmak için değildir, hayatı kaçırmamak içidir.” İnsanları, şehirleri, ülkeleri birbirine bağlayan yollar olmasa, belki de dünyanın ilk haline benzer bir hayat olurdu. Şüphesiz yaşamın vazgeçilmez bir kolaylığıdır yollar.
Geçmişte yöneticilerin; o günün şartlarına göre yol konusunda verdiği kararlar bugün için yeterli gözükmediği, hatta sakıncalı, zararlı sonuçlarının olduğu iddia edilebilir. Oysa aynı insanlar, yol konusunda bugünün şartlarına göre karar verecek olsalar kesinlikle eski kararlarındaki imzayı geri çeker, yeni projelere imza atmak isterler.
Bugünün yöneticileri ise ne yapıyor? Değişen koşullar, beklentiler, yepyeni yorum ve bilgiler ışığında yollar konusunda önemli kararlar alıyorlar ve almaya devam ediyorlar.
Eskiden şehirleri bağlayan tek gidiş gelişli yollarımız vardı, bugün duble yollar var. Neden buna ihtiyaç duyulmuş? Çünkü ulaşımda zaman kaybı oluyordu. Bunun yanında çok daha önemlisi trafik kazalarında çok sayıda insanımız hayatını kaybediliyordu. Ekonomik kayıpları burada saymıyorum. 2019 verilerine göre 26.500 Km bölünmüş yolumuz var. Trafik kazaları 68 oranında gerilemiş. Eskiden araç sayısı çok azdı, insanlar şimdiki gibi seyahat etmiyorlar, köyden şehre geçiş oranı da çok düşüktü. Yani, o zamanın şartlarına göre tek gidiş ve gelişli yollar yetiyordu.
E-5 gibi Devlet yolları olarak bildiğimiz yollar ve diğer Devlet Yolları da yetersiz kaldığı için bu defa karar vericiler, otoban yollarının yapılmasının gerekliliğini gördü ve sonuçta koşullar bizi, otoban yol yapmaya doğru zorladı.Buraya kadar tamam. Peki, esas sorun nedir? Esas sorun bundan sonra başlıyor.
Gerek otoban olsun, gerek duble yollar olsun bir bölümü şehir ve yerleşim merkezlerinin ortasından geçiyor. Bunun da insanı üzen pek çok mahzuru ortaya çıkmaktadır. Hava kirliliğine yol açıyorlar, şehir merkezinde ısının yükselmesine (ISI ADASI OLUŞTURMA), dolayısıyla ekolojik dengenin bozulmasına yol açıyorlar. Oluşan gürültü kirliliği insan sinir sistemi üzerinde onarılmaz hasarlara sebebiyet verebiliyor. Egzoz gazlarının ve yoldan geçen tankerlerin taşıdıkları ürünlerden çıkan gazlar, partiküller önce havaya, sonra çökerek toprağa, oradan da yeraltında içme sularımıza karışarak sağlığımızı tehdit ediyor.
Nimet-Külfet dengesi içerisinde şehirde yaşamanın bir bedeli olduğunu hepimiz biliyoruz; ama olumsuz etkilerini görmezden gelerek toplum sağlığı üzerinde birçok hasara yol açan ajanlara karşı tedbir almamak akılla izah edilemez diye düşünüyorum. Ayrıca şehir içinden geçen araç yoğunluğu akşam saatlerinde en üst seviyeye çıkıyor. Bu nedenle, trafiğin daha çok sıkışmasına söz konusu. Bu sefer hem zaman, hem fazladan yakıt, hem de hava kirliliğini daha çok tetiklenerek şehir daha çok zehirleniyor.İşin garibi bu konuları takip etmesi gereken çevreci STK’ları, hazırladıkları somut raporları, önerileri hiç göremiyoruz.
Otoban kenarlarında yeşillendirmelere baktığımızda çok güzel peyzaj mühendisliği görebiliyoruz. Peyzaj güzelliği meseleyi çözmeye yeterli değildir. Avrupa görmüş yöneticilerimiz; oralarda havayı değiştirecek ağaçlandırmaları, gürültüyü engelleyecek bariyerleri buralarda mutlaka uygulayacak projeler üretmeliler.
Çevreciliği kimseye bırakmayanların, çevre konusunda ürettikleri proje ve sorunlara yaklaşımlarını hiç duymadık, görmedik. Son olayların gösterdiği gibi, bu dünyada aslında hepimiz aynı gemide yaşıyor gibiyiz. Bir kişinin yaptığı hatanın, birçoğumuzun hayatına kastedecek sonuçları olabiliyor. Belki bundan sonra Covid 69 bakış açımızın değişmesine sebep olabilir. Ya sorunları çözmek lazım, ya da çözümüne bir yol açmak lazım.
Sağlıklı Kalın, Sevgiyle Kalın.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.