Yarın 10 Ocak..
“ Gazeteciler Günü”…
6 gün sonra da,
“ Basın Onur Günü” nü kutlayacağız…
Atatürk’ün milli mücadele döneminde İzmit’e gelerek ilk basın toplantısı yaptığı gün…
Bu iki günde de , “ Gazetelerin ne kadar olmazsa olmaz” olduklarını,
Gazetelerin ,demokrasinin gereği olduğunu,
Basının 5. Güç olduğunu falan dinleyeceğiz…
Hepsi hikaye !...
10 Ocak Gazeteciler Günü,
1961 yılında, patronlara karşı çalışma koşullarının düzeltilmesi isteği ile başlamış,
Sonunda da başarıya ulaşmış bir eylem günüdür aslında..
Bugün bakın bakalım,
Öyle hakkı için sesini çıkartabilecek gazete (ci) var mı etrafta !...
Kendi ikbali derdine düşmüş,
Yarı cahil,
Yaşayamadığı günlerin acısını mesleği dejenere ederek çıkartmaya çalışan,
İktidarın her dediğine evet efendim diyen bir gazeteci türü türedi…
Oysa,
Gazete de, gazeteci de muhaliftir…
Muhalif olmak zorundadır..
Muhalif olmak demek,
İlle de iktidarın karşısında olmayı,
Her yapılana kötü olmuş demeyi gerektirmez…
Muhalif gazeteci,
Bakar, görür, araştırır, yazar…
Sadece bu iktidar döneminde değil,
Geçmişte ki bütün iktidarlar dönemlerinde de muhalif basın sevilmemiş, istenmemiştir…
Bugün geldiğimiz nokta ise,
Gazeteciler ve gazeteler açısından içler acısıdır…
Ne kadar iyi yalakalık yaparsan,
Ne kadar görmez, konuşmaz ve yazmazsan,
O kadar makbul gazeteci muamelesi görürsün…
Sonra da “Basın Onur Gününü” kutlarlar..
25 yılını bu işe vermiş bir çalışan olarak söyleyeyim,
“ Gazete var mı ki, gazeteci olsun !”…