Arefe Bayram dan bir gün öncesine denir. Ramazan Bayramı arefesi ve Kurban Bayramı Arefesi olmak üzere yılda iki arefe vardır.
Kurban Bayramı arefesinden bir gün öncesine de “Terviye” günü denir. O günü dünyanın dört bir yanından gelen ihramlara bürünen dünya hacılarının Hac yapmak için kutsal şehir Mekke’den minaya gecelemek veya Arafat çadırlarına gitmek için hareket ettikleri gündür.
Bütün makam ve mevkilerin ortadan kalktığı, renk, ırk dil ayrımının olmadığı bir ortamda milyonlarca insanın ” Lebbeyk Allahümme Lebbeyk” (Buyur Allahım buyur) “sana geldim Allahım sana geldim, günahlarımla sana geldim, hatalarımla sana geldim, Affını dilemeye geldim, Günahlarıma nokta koymaya geldim, Hayatımda yeni bir sayfa açmaya geldim. dediği yerdir.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed s.a.v. bir hadisinde şöyle buyuruyor: “Hac arafattır”. Arefe günü güneş batıncaya kadar arafatta bulunamayan kimsein haccı geçersizdir. Ancak Hastalık ve mazeret hariçtir
Kurban: "Yaklaşmak, yakınlık sağlamaya vesile olan şey" anlamına gelir.اUdhıyye: "duha" kökünden gelir..Duha, kuşluk vakti, gündüz demektir.Udhiyye, kuşluk vakti demek olup, genellikle kurbanlar bu vakitte kesildiği için bu adı almıştır.
Kurban kesmek, hicretin ikinci senesinde meşru kılınmıştır. Kevser suresinde de "Rabbin için namaz kıl, kurban kes" denmektedir.
Âdem (a.s) ile başlayan insanlık tarihi boyunca hemen bütün dinlerde kurban uygulaması mevcut olup şekil ve amaç yönüyle aralarında farklılıklar vardır. Kuran'da Hz. Âdemin iki oğlunun Allah'a kurban takdim ettiklerinden söz edilerek:
وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ ابْنَيْ آدَمَ بِالْحَقِّ إِذْ قَرَّبَا قُرْبَانًا فَتُقُبِّلَ مِن أَحَدِهِمَا وَلَمْ يُتَقَبَّلْ مِنَ الآخَرِ قَالَ لَأَقْتُلَنَّكَ قَالَ إِنَّمَا يَتَقَبَّلُ اللّهُ مِنَ الْمُتَّقِينَ
"Ve onlara gerçeği göstermek için Ademin iki oğlunun kıssasını anlat; nasıl ikisinin birer kurban sunduklarını ve birinden kabul edildiği halde diğerinden kabul edilmediğini.(Onlardan biri, Kabil), "Seni mutlaka öldüreceğim!" demişti.(Kardeşi Habil) cevap vermişti: "Unutma ki Allah, yalnız Ona karşı sorumluluk bilinci duyanların (kurbanı)nı kabul eder".(5/Maide 27) buyrulmaktadır.
Başka bir ayette ise:
وَلِكُلِّ أُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنْسَكًا لِيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَىٰ مَا رَزَقَهُمْ مِنْ بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ ۗ فَإِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ فَلَهُ أَسْلِمُوا ۗ وَبَشِّرِ الْمُخْبِتِينَ
"Biz, her ümmete -(Kurban kesmeye uygun) hayvan cinsinden kendilerine rızık olarak verdiklerimiz üzerine Allah'ın adını ansınlar diye- kurban kesmeyi gerekli kıldık. İmdi, İlahınız, bir tek İlah'tır. Öyle ise, O'na teslim olun. (Ey Muhammed!) O ihlaslı ve mütevazı insanları müjdele!" ( 22/ el Hac 34) buyrularak ilahî dinlerin hepsinde kurban hükmünün var olduğuna işaret edilir.
Kurban Kesmenin Hükmü:
Ebu Hanife'ye göre kurban, her bir mükellef için vaciptir.
Şafiî, Malikî, Hanbelî mezhepleriyle, imamı azamın talebeleri Ebu Yusuf ve Muhammed'e göre kurban müekked sünnettir. Gücü yeten kimsenin kurban kesmemesi mekruhtur.
Cumhur, gücü yetenin kurban kesmesinin sünnet olduğuna dair bir takım hadisleri delil gösterir. Bu delillerden biri Ümmü Seleme'nin rivayet ettiği şu hadistir: "Resüllüllah ( a.s) buyurdu ki: Zilhiccenin hilalini görüp sizden herhangi birisi kurban kesmek isterse saçlarını ve tırnaklarını kesmesin"( Ahmed ve İbn Mace Ebu Hureyreden Neylul Evtar V.112). Bu hadisi şerifte kurban kesmek isteğe bırakılmıştır. Vacip olsaydı isteğe bağlı bırakılmazdı.
Bir diğer delil İbn Abbas'ın rivayet ettiği şu hadistir: Resüllüllah'ın şöyle buyurduğunu duydum : "Üç şey vardır ki bana farzdır. Sizin için nafiledir: Vitir, kurban kesmek ve kuşluk namazı ."( Nasbur Raye IV.206)
Hanefîlerin, kurbanın vacip oluşuna dair delili peygamber (a.s.) in şu buyruğudur:"kim genişlik ve imkân bulurda kurban kesmez ise bizim namazgâhımıza yaklaşmasın"( Ahmed ve İn Mace Ebu Hureyreden. Neylül Evtar V. 108). Hanefîler der ki: böyle bir tehdit ancak vacibin terki hakkında söz konusu olabilir.
Kurbanın müekked sünnet olduğunu söyleyen cumhur, Hanefîlerin delili olan hadis, Cuma günü gusletmenin müstehablığını te'kid eden şu hadiste olduğu gibi te'kîde yorumlanır diyorlar: "Cuma günü gusletmek, ergenlik çağına gelmiş her kişi için vaciptir."( Ebu Said el- Hudrî'den Kütübussitte, Sübülüs Selâm I. 87).
Kur'an-ı Kerim'e baktığımızda وَلِكُلِّ أُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنْسَكًا "Biz her ümmete kurban kesmeyi gerekli kıldık.."(Hac 22/34) ifadesindeki جعلنا kelimesi, Zemahşerî'ye göre فرضنا - شرعنا "farz kıldık, hükmettik" manasınadır.
منسكا kelimesi ise,... فَإِذَا قَضَيْتُم مَّنَاسِكَكُمْ فَاذْكُرُواْ اللّهَ
"Hac ibadetlerini bitirince Allahı anın...(Bakara 2/200) âyetinde olduğu gibi "nüsük" kökünden gelmektedir. Böyle olunca kurban farz olmuş olur. Kanaatimizce bu hususa Hanefî'nin yaklaşımı daha uygun gibi gözükmektedir.
Kimler Kurban Kesecektir?
Bir kimsenin kurban kesmekle yükümlü olması için şartlar:
1- Müslüman olmak
2- Akıllı ve buluğa ermiş olmak:
Ebu Hanîfe ve Ebu Yusuf, Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre âkil, buluğ şart değildir. Gerekli mali güce sahip olan akıl hastaları ile çocuklar adına temsilcilerinin kurban kesmesi gerekir.
Şafiî mezhebi ve İmam Muhammed'e göre kurbanla yükümlü olmak için âkil, buluğ şarttır. Fetva da bununla veriliyor, doğru olan da budur.
3-Yolcu olmamak:
Hanefî mezhebine göre, yolcudan kurban yükümlülüğünün kalkması, yolcu halinde kurban temin etme, kurbanı kesme, etini değerlendirme ve yolcu olduğu için tedbirli davranıp elindeki parayı harcamama gibi nedenlerden ötürüdür.
Günümüzde ise bu zorlukların tamamına yakını söz konusu değildir. Yolculuk imkân ve şartları değişmiştir. Artık kişilerin para taşımadan kredi kartları ve başka imkânlarla alışverişlerini yapmakta olup ayrıca uzak denilen yerler yakın olmuş durumdadır. İnsanların çoğu bayram tatilini fırsat bilerek gerek yurt içinde gerek yurt dışında geziye çıkıyorlar. Birden fazla evi olanlar, yazın başka yerde kışın başka yerde günlerini geçirenler var. Bunların, önceden gerekli tedbirleri alarak kurbanlarını ya kendileri kesmeli veya vekâlet yoluyla kestirmelidirler.
Diğer mezheplere göre ise kurban sünnet olduğu için yükümlülüğü açısından yolcu olanla mukim arasında bir fark yoktur. Ancak günümüzde yolculuk şartları değiştiği ve birçok külfeti kaldırdığı için kesme yolu tercih edilmelidir (DİA.c.26,s.47).
4- Belirli malî güce sahip olmak:
Hanefîlere göre, fıtır sadakası verebilecek bolluk içinde olmak. Bu bolluk ise kişinin mesken, elbise ve kendisi ile bakmakla yükümlü olduğu kişilerin ihtiyaç duydukları ve yeterli miktardan fazla nisap miktarı ( 40 koyun alacak kadar )malî güce sahip olmaktır.
Ticaret için olmayan ev ve arsaların geliri zekâtta hesaplandığı halde kurban ve fitrede böyle olmayıp ihtiyaç fazlası mal ne için saklanırsa saklansın nisap miktarı olduğunda üzerinden bir yıl geçme şartı aranmadan sahibi kurban kesmekle yükümlüdür.
Malikîlere göre,( Şerhur Risale I 367) kurban kesme gücüne sahip olmak demek, sene boyunca zaruri herhangi bir iş için, onun kıymetine muhtaç olmamak demektir. Böyle kişi eğer borç alabilirse borç alır.
Şafiîlere göre,( Haşiyetül Bacuri II 304) bir kişi kendisinin ve ihtiyaçlarını karşılamak durumunda olduğu kişilerin ihtiyacından fazla olarak kurban alacak kadar bir güce bayramın teşrik günlerinde sahip olursa bu kişi kurban kesme sünnetiyle mükelleftir.
Hanbelîlere göre,( Keşşaful Kına 18) kurban kesmeye gücü yeten kişi, eğer ödeyebilecekse borç almak suretiyle dahi olsa, kurban bedelini elde edebilen, kişidir.
Görüldüğü gibi Hanefî mezhebinin dışındaki diğer mezhepler kurban kesmeyi sünnet saydıklarından, yükümlülüğü için bir zenginlik (nisap) ölçüsü tespit etmemişler, kurban kesme imkânı bulunmasını yeterli saymışlar.
İslam dini kolaylık dinidir.
Kutsal Şehir Mekke den tüm Müslümanların Kurban Bayramlarını Kutluyorum. Bu yazının bir kısmı değerli arkadaşım Hasan KARAGÜZEL hocanın 26 Eylül 2014 tarihli makalesinden alıntıdır.