Yıllardır bir tartışmadır gider;
“Taş Ocağı kalksın,
“ Taş Ocağını istemiyoruz”..
Dün, Halıdere de bulunan ocağın işletme sahibi,
Gölcük de yayın yapan gazete sahiplerini ocağa davet etti...
“ Buyrun gelin, ne varsa gözünüzle görün” dedi...
İsmi İlhan Elmas..
Kendisiyle daha önce bir tanışmışlığım, ticaretim de yoktu...
Biraz haldur, huldur,
Sözünü sakınmadan söyleyen bir kişi...
Nurettin Şenemre, Serkan Zeren, Caner Uzuner, Kemal Tosun ve bendeniz ocakta buluştuk...
Dikkatimi çeken, ana yolla ocak arasındaki bir kilometrelik yolda,
Öyle döküntü, harabe halinde bir görüntü olmaması,
Doğanın da gayet canlı görüntüsü oldu..
Yolu deseniz çoğu köy yolundan iyidir...
Ocağa gittik, kahvaltı faslından sonra başladık gezmeye..
Ne göreceğiz, bildiğiniz taş ocağı işte..
Ama, içerdeki tertip düzen,
Arıtma tesisi, süpürme aracı hemen dikkat çekiyor...
Belli ki iş yerinde özenli insanlar..
En önemli konu çevre meselesi tabiki..
Elmas anlatıyor ;
“ Bu ocak nedeni ile burada kim tarım yapılamadığını söylüyorsa yalan söyler. Gidin bakın, Halıdere’nin neresinde doğru düzgün meyvecilik yapılmış, bu sene kaç kasa kiraz toplanmış”
“Bir tutturmuşlar heyelan da heyelan.. Burda heyelan olamaz !..Çünkü burası volkanik bir yapının üstünde bulunuyor. Zaten çıkan malzeme de bu nedenle kaliteli”..
Gazetelere dere fotoğrafı gönderiyorlar..Derenin bizim dereyle ilgisi yok..Toz içindeki yol bizim yolumuz değil”..
Öyleyse ?
Kim uğraşıyor taş ocağıyla diye sorduk ?
Adres olarak Hereke’li ocakçıları ve mesleki rekabeti gösterdi..
Elbet işin içinde siyasi isimlerin yakınları da olduğunu anlattı...
Siz bu ocağı kurarken, çevre sakinleri taş ocağı kurulacağını bilmiyormuydu ? diye sorduk..
“Bilmezler mi”..Hepsi de arazilerini bilerek sattı, kimseden bir şey gizlemedik de, saklamadık da...
Yani anlaşılan o ki,
Birileri bir zamanlar para etmeyen yerleri iyi paralarla satmışlar...
Devlet ruhsatı vermiş, ocak yıllarca çalışmış..
Bu saatten sonra da oraya park da olmaz , bahçe de..
Çözüm ne derseniz,
O bizi aşar !...
Kalın sağlıcakla...