Önceki sabah iş yerimize bir teyze geldi…
Uzunca bir süredir tanıdığımız,
Eskiden yara bandı, ıvır zıvır satarak geçinmeye çalışan,
Ancak daha sonra kısmi felç geçiren bir teyze…
Akıl sağlığını yitirmiş bir oğulla baş başa,
Yaşama direnmeye çalışan bir teyze…
Dükkana girmeden her zaman izin ister,
Yine “ Girebilirmiyim” diye sordu..
Buyur ettik içeri..
“ Gece evde yiyecek bir şey yoktu..Az bir yağla hamur yapıp kızartıp yedik”…
Bunları söylerken utanıyordu da…
Aslında utanması gereken o muydu ?
Deli bir çocukla,
Aç bilaç yaşam mücadelesi vere o teyze mi utanmalı, sıkılmalıydı,
Yoksa bizler mi ?
Ya da,
Bu mübarek ramazan gününde,
Binlerce liralık iftar verenler,
O iftarda bile yarısını ziyan edenler mi utanmalıydı ?
Hemen atlamayın,
“ E sosyal yardımlaşma yardım ediyor” diye..
Sosyal yardımlaşmanın verdiği,
Bazınızın kravat parası,
Bazısının oje parası bile değildir inanın…
Yani;
Sokaklar öyle sizin gördüğünüz gibi toz pembne değil beyler, bayanlar…
Aç , açık,
İşssiz, çaresiz öyle çok insan varki..
Gerçi bunlar,
Klimalı araçlardan,
Kat kat evlerden bakınca görünmeye bilir
Ama;
Hayat bazıları için gerçekten çok zor geçiyor…
Ve bizler,
O insanları yokmuş gibi,
Herşey güllük gülistanlıkmış gibi,
Yaşayıp duruyoruz…
Kalın sağlıcakla…