Her ibadetin bir anlamı ve değişik faydaları vardır. Hac ise, mali ve bedenî bir ibadet olmanın yanında, maddi-manevi, dünyevî- uhrevî, ferdî-içtimaî (sosyal) boyutları vardır. Maziye yapılmış bir ibretli yolculuk olan Hac, mekân unsuru bakımından da büyük önem taşımaktadır. Hem bireyi hem toplulukları psikolojik ve sosyolojik bakımından huzura kavuşturmayı hedefleyen Hac, ibadet yönüyle Allah ile kul ilişkisini güçlendiren bir ibadettir. Aynı zamanda hikmet yoluyla ruh sağlığını geliştiren, sosyal dayanışmayı güçlendiren bir ibadettir.
“Yoluna gücü yetenlerin Kâbe’ye gelerek Haccetmeleri, insanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır.” (Al-i İmran suresi, 97.ayet)
Hac, bir taraftan Allah’a iman, Peygamberlere iman ve ahret inancı gibi imanî hususları pekiştirip kuvvetlendirirken diğer taraftan Müslümanlara sabır, saygı, sevgi, takva, kardeşlik, fedakârlık ve cömertlik gibi duyguları kazanma alışkanlığı kazandırır.
Dünyada ilk yapılan evin Ka’be binası olduğu Kur’an-ı Kerim’de ( ) bildirilmesi ve İnsanlar dünya ya gelmeden önce, meleklerin Kâbe’nin etrafında tavaf etmeleri de Hac ibadetinin önemini belirten başka bir husustur.
Haccın, Hz. Adem a.s.dan Hz. İbrahim a.s.a kadar, oradan Hz. Muhammed s.a.v.e kadar uzanan tarihi boyutu vardır. Hz. İbrahim a.s. Nemrutla yaptığı mücadelenin sonunda Şanlıurfa’dan Filistin’e gitti. Oradan eşi Hz. Hacer ile küçük oğlu İsmail’i Hiçbir insanın bulunmadığı, suyu ekili alanı olmayan Mekke’deki vadi içinde bulunan Beyt-i Haram (Ka’be) ye yerleştirmişti. Hz.Hacer a.s. İbrahim Peygambere :-Bizi kime bırakıp gidiyorsun? Ya İbrahim! Dedi. Hz. İbrahim a.s da:-Sizi Allah’a bırakıyorum dedi. Hz.Hacer:-Allah mı emretti buraya bırakmayı? .Hz. İbrahim a.s:Evet Allah buraya bırakmaya emretti deyince iman abidesi Hz.Hacer validemiz :- o zaman gidebilirsin O(Allah. c.c.) bize yeter dedi. Hz İbrahim a.s. da Kâbe’den ayrılırken ellerini açıp şu duayı okudu:
Şunu da zikret ki: İbrahim, Rabbim! Burasını bir emin belde kıl, ahalisini Allah'a ve âhiret gününe iman etmiş olanları da meyvelerden rızıkladır, demiştir. Allah Teâlâ da: Kâfir olanı da az bir müddet faydalandırırım, sonra da onu ateş azabına girmeye mecbur kılarım. Ne fena bir gidiş!., diye buyurmuştur. (Bakara suresi ayet 126)
Gerçekten de günümüzde ekil alanı olmayan Mekke’de bolluk ve bereket devam etmektedir. Kalpleri Allah c.c. tarafından buraya yönlendirilen insanlar da Hz. İbrahim Peygamberin devam eden duasının eserleridir.
Yıllar sonra Hz. İbrahim a.s. Mekke’ye geri döner ve oğlu İsmail a.s. ile beraber yıkılmış olan Ka’be binasını ilk temellerinin üzerine olmak şartıyla bina eder. Bu husus Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılmaktadır:
Hani İbrahim, İsmail ile birlikte evin (Kâbe’nin) temellerini yükseltiyor, “Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur! Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin” diyorlardı.(Bakara suresi 127.ayet)
“Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş kimseler kıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ümmet kıl. Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul et. Çünkü sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametli olansın.” (Bakara suresi 128.ayet)
Devamı var. Cumanız mübarek olsun. Tüm dünya Müslümanlarına selam olsun.